Romalılar 9 – Tanrı İsrail’i Ret mi etti?
A. Pavlus’un İsrail için beslediği yürek.
1. Romalılar 9’uncu bölümde, Romalılar Kitabı’nın odağından hafif bir sapma olur.
a. Romalılar’ın birinci bölümünden sekizinci bölüme kadar olan kısımda Pavlus, insanın ihtiyacı ve Tanrı’nın Kutsal Ruh aracılığıyla İsa Mesih’te sağladığı görkemli sağlayış konularında bizi ikna etmişti.
b. Pavlus şimdi, Romalılar 9’dan 11’e kadar olan bölümlerde, İsrail’in durumuyla ilgili sorunu ele alır. İsrail’in o çok beklediği Mesih’i ıskalamış olması ne anlama gelmektedir? Bu durum Tanrı hakkında ne söylüyor? İsrail hakkında ne söylemektedir? Tanrı’daki mevcut konumumuz hakkında ne söylemektedir?
i. Burada şuna benzer bir soru vardır: İsrail’in bir zamanlar sevildiği ve kurtarıldığı ama şimdi reddedilip lanetlendiği görülürken, Tanrı’nın bana olan sevgisinden ve kurtuluşumdan nasıl emin olabilirim? Tanrı bir gün beni de reddedecek ve lanetleyecek mi?
ii. “Eğer Tanrı eski halkını kurtuluşa erdiremiyorsa, Hıristiyanlar Tanrı’nın kendilerini kurtarabileceğini nereden bilebilirler? Pavlus burada yeni veya ilgisiz bir konuya geçiş yapmamaktadır. Bu üç bölüm, Tanrı’nın insanları aslında nasıl kurtardığını net bir şekilde ortaya koyan açıklamalardan bir kısmını gösterir.” (Morris)
2. (1-2) Pavlus’un üzüntüsü.
Mesih’e ait biri olarak gerçeği söylüyorum, yalan söylemiyorum. Vicdanım da söylediklerimi Kutsal Ruh aracılığıyla doğruluyor. Yüreğimde büyük bir keder, dinmeyen bir acı var.
a. Yüreğimde büyük bir keder, dinmeyen bir acı var: Pavlus Romalılar 8’de bizi yüceliğin zirve noktasına çıkarmış, hiçbir şeyin bizi Rabbimiz Mesih İsa’daki Tanrı sevgisinden ayıramayacağına dair güvence vermişti. Peki Pavlus’un ses tonu neden şimdi bu kadar kasvetli?
b. Keder, dinmeyen bir acı: Pavlus’un hissettiği tam olarak budur çünkü Tanrı’nın sevgisinden uzaklaşmış gibi görünen – Tanrı’nın Mesih’ini reddeden imansız İsrail halkını düşünür.
c. Mesih’e ait biri olarak gerçeği söylüyorum, yalan söylemiyorum. Vicdanım da söylediklerimi Kutsal Ruh aracılığıyla doğruluyor: Pavlus İsrail’le ilgili büyük kederini bildirmek için mümkün olan her vaadi kullanır. Bu, Pavlus’u gerçekten rahatsız eden ve yüreğinde olan bir konudur.
3. (3-5) Pavlus’un kederinin kaynağı.
Kardeşlerimin, soydaşlarım olan İsrailliler’in yerine ben kendim lanetlenip Mesih’ten uzaklaştırılmayı dilerdim. Evlatlığa kabûl edilenler, Tanrı’nın yüceliğini görenler onlardır. Antlaşmalar, buyrulan Kutsal Yasa, tapınma düzeni, vaatler onlarındır. Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih de bedence onlardandır. O her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı’dır! Amin.
a. Kardeşlerimin… yerine ben kendim lanetlenip Mesih’ten uzaklaştırılmayı dilerdim: Bu, Pavlus’un kardeşleri için duyduğu büyük sevgi ve kederin çarpıcı bir ifadesidir. Pavlus, eğer bir şekilde İsrail’in kurtuluşunu sağlayabilecekse, kendisinin İsa’dan uzaklaştırılmaya razı olduğunu söyler.
i. Pavlus’un burada sadece çarpıcı bir benzetme kullandığını düşünmemeliyiz. Romalılar 9:1’de verdiği ciddi sözler bize onun tamamen samimi olduğunu hatırlatmaktadır.
ii. Kayıp canlar için sahip olduğu bu büyük tutku Pavlus’a bir bakış açısı kazandırdı. Küçük şeyler onu rahatsız etmiyordu çünkü onun derdi büyük bir şeydi – kayıp insanların canları. “Kayıp insanların canları için sevgi besleyin – o zaman ölü bir köpek, hasta bir kedi, bir ailenin dertleri ve John ile Mary’nin boş konuşmalarının yaratabileceği küçük huzursuzluklar hakkında şikâyet etmeyeceksiniz. İnsanların canı için endişelenirseniz, küçük kaygılardan (bunları daha fazla anlatmama gerek yok) kurtulacaksınız… Ruhunuzu büyük bir kederle doldurun, o zaman sizin küçük kederleriniz yok olacak.” (Spurgeon)
b. Ben kendim lanetlenip…uzaklaştırılmayı dilerdim: Pavlus, Musa’nın Mısır’dan Çıkış 32:31-32’deki yüreğinin aynısını yansıtır: Sonra RABB’e dönerek, “Çok yazık, bu halk korkunç bir günah işledi” dedi, “Kendilerine altın put yaptılar. Lütfen günahlarını bağışla, yoksa yazdığın kitaptan adımı sil.”
i. Elbette Pavlus, insanlar kurtulabilsin diye onlar adına lanetlenen İsa’nın yüreğini de gösterir (Galatyalılar 3:13).
ii. Ayrıca hizmet söz konusu olduğunda, Yahudilerin Pavlus’un en büyük düşmanı olduğunu hatırlamalıyız. Kasaba kasaba dolaşıp ona karşı yalanlar söyleyerek ve şiddet uygulayarak ona nefes aldırmadılar ve zulmettiler Yine de Pavlus onları tutkuyla sevmeye devam etti.
iii. “Bir Musa’da ve bir Pavlus’ta bulunan sevginin ölçüsünü tahmin etmek kolay değildir. Çünkü sınırlı aklımız bunu kavrayamaz, tıpkı bir çocuğun savaşçıların cesaretini kavrayamadığı gibi!” (Bengel, Newell’den aktarmıştır)
c. Evlatlığa kabûl edilenler, Tanrı’nın yüceliğini görenler onlardır. Antlaşmalar, buyrulan Kutsal Yasa, tapınma düzeni, vaatler onlarındır: Pavlus’un kayıp kardeşleri için duyduğu acı, Tanrı’nın onları Kendi özel halkı olmanın tüm ayrıcalıklarıyla nasıl kutsadığını düşündüğünde daha da şiddetlenir.
i. Tanrı’nın yüceliği ifadesi Tanrı’nın “Şehina” görkeminden söz eder, bu görkem Tanrı’nın halkı arasında ikâmet eden varlığını gösteren gözle görünür “yücelik bulutudur.”
d. Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih de bedence onlardandır: Pavlus ayrıca Tanrı’nın seçilmiş halkı olmanın yarattığı insan mirasını da göz önünde bulundurur. İsrail bize sadece Eski Antlaşma’nın büyük atalarını vermekle kalmamış ama aynı zamanda İsa’nın Kendisi de İsrail’den gelmiştir. Tüm bu ruhsal miras İsrail’in imansızlığını daha da sorunlu hâle getirir.
e. O [Mesih] her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı’dır! Amin: Bu söz, Pavlus’un İsa’nın Tanrı olduğuna dair açık ifadelerinden biridir. Aksini söyleyen bir imla noktalaması olduğunu tercih eden kişiler, metne önyargılı görüşlerini empoze etmektedirler.
i. “Dilbilgisel argümanların neredeyse tamamı ilk görüşü [Mesih’in Tanrı olduğunun söylendiği görüşü] desteklemektedir, ancak son dönem araştırmacılarının çoğu, Pavlus’un başka hiçbir yerde açık bir şekilde Mesih’in Tanrı olduğunu söylememiş olması gerekçesiyle ikinci görüşü [Tanrı ile burada Baba’nın kastedildiği görüşünü] kabûl etmektedir.” (Morris)
ii. Wuest, Robertson’dan alıntı yaparak şunları söyler: “[Bu ifade] Mesih’in insanlığı hakkındaki açıklamanın hemen ardından gelmesi sebebiyle tanrısallığının açık bir beyanıdır. Böyle bir akış, bir cümleye noktalama işareti koymanın en doğal ve açık yoludur. Bedence kelimesinden sonra bir nokta koymak ve övgü duası doksoloji için yeni bir cümle başlatmak çok ani ve garip olacaktır.”
B. Tanrı’nın bakış açısından bakıldığında İsrail neden bugünkü durumdadır? İsrail Mesih’in gelişini ıskalamıştır çünkü bu Tanrı’nın egemen plânı dahilinde oldu.
1. (6-9) Tanrı İsrail ile ilgili plânında başarısızlığa uğradı mı? Hayır, Tanrı vaat çocuklarını yüzüstü bırakmadı.
Tanrı’nın sözü boşa çıktı demek istemiyorum. Çünkü İsrail soyundan gelenlerin hepsi İsrailli sayılmaz. İbrahim’in soyundan olsalar bile, hepsi onun çocukları değildir. Ama, “Senin soyun İshak’la sürecek” diye yazılmıştır. Demek ki Tanrı’nın çocukları olağan yoldan doğan çocuklar değildir; İbrahim’in soyu sayılanlar Tanrı’nın vaadi uyarınca doğan çocuklardır. Çünkü vaat şöyleydi: “Gelecek yıl bu zamanda geleceğim ve Sara’nın bir oğlu olacak.”
a. Tanrı’nın sözü boşa çıktı demek istemiyorum: Pavlus bir kişinin İsrail halkına bakıp şöyle dediğini düşünür: “Tanrı’nın sözü onlar için gerçekleşmedi. Tanrı onlara verdiği vaadi yerine getirmedi çünkü bekledikleri Mesih’i kaçırdılar ve şimdi öyle görünüyor ki bundan dolayı lanetlendiler. Peki ben Mesih’in benim zor zamanımda yardımıma koşacağını nereden bileceğim?” Pavlus bu soruya karşılık olarak Tanrı’nın sözünün boşa çıkmadığını savunarak yanıt verir.
b. Çünkü İsrail soyundan gelenlerin hepsi İsrailli sayılmaz: İsrail adının bir anlamı da “Tanrı tarafından yönetilen” demektir. Pavlus burada bütün İsrail’in gerçek anlamda “Tanrı tarafından yönetilmediğini” söyler. Tanrı’nın sözü boşa mı çıktı? Hayır; aksine, İsrail soyundan gelenlerin hepsi Tanrı tarafından yönetilmedi.
i. “Pavlus, Tanrı tarafından yönetilmeyen hiç kimsenin gerçekten İsrailli olmadığını söyler. Burada ‘Hıristiyan’ sözcüğü için de benzer bir durum söz konusu. Hıristiyan olarak adlandırılan herkes gerçekten Mesih’in takipçisi değildir.” (Smith)
c. İbrahim’in soyu sayılanlar Tanrı’nın vaadi uyarınca doğan çocuklardır: Tanrı’nın sözü boşa çıkmadı çünkü Tanrı hâlâ vaat uyarınca doğan çocuklara ulaşmaktadır ve bunlar fiziksel olarak İsrail’le aynı olabilir ya da olmayabilir.
i. Pavlus sadece İbrahim’in soyundan gelmenin kimseyi kurtarmadığını anlatır. Örneğin, İsmail de en az İshak kadar İbrahim’in oğluydu; ama İsmail bedene göre bir oğuldu, İshak ise vaat uyarınca doğan bir oğuldu (Gelecek yıl bu zamanda geleceğim ve Sara’nın bir oğlu olacak). Biri Tanrı’nın kurtuluş antlaşmasının mirasçısıydı, diğeri değildi. İshak, Tanrı’nın vaadi uyarınca doğan çocukları, İsmail ise olağan yoldan doğan çocukları temsil eder.
2. (10-13) Vaadin olağan yoldan gerçekleşen ilişkiden daha önemli olduğu gerçeğine bir diğer örnek: Yakup ile Esav.
Ayrıca Rebeka bir erkekten, atamız İshak’tan ikizlere gebe kalmıştı. Çocuklar henüz doğmamış, iyi ya da kötü bir şey yapmamışken, Tanrı Rebeka’ya, “Büyüğü küçüğüne kulluk edecek” dedi. Öyle ki, Tanrı’nın seçim yapmaktaki amacı yapılan işlere değil, kendi çağrısına dayanarak sürsün. Yazılmış olduğu gibi, “Yakup’u sevdim, Esav’dan ise nefret ettim.”
a. Atamız İshak: Tanrı’nın İsmail ile İshak arasında yaptığı seçim bize biraz mantıksız görünür. Tanrı’nın kurtuluş antlaşmasının mirasçısı olarak neden Esav’ı değil de Yakup’u seçtiğini anlamak ise çok daha zordur. Bizim bunu anlamamız pek de kolay olmayabilir ama yine de Tanrı’nın seçimi en az aynı ölçüde geçerlidir. Bizim bunu anlamamız pek de kolay olmayabilir ama yine de Tanrı’nın seçimi en az aynı ölçüde geçerlidir.
b. Henüz doğmamış, iyi ya da kötü bir şey yapmamışken: Pavlus, Tanrı’nın seçiminin, Yakup’un ya da Esav’ın performansına bağlı olmadığına dikkat çeker. Seçim onlar doğmadan önce yapılmıştır.
c. Öyle ki, Tanrı’nın seçim yapmaktaki amacı yapılan işlere değil, kendi çağrısına dayanarak sürsün: Tanrı’nın Yakup’u Esav’a tercih etmesinin nedeninin Tanrı’nın onların işlerini önceden bilmesi olduğunu düşünmememiz için Pavlus bunun işlerden kaynaklanmadığına dikkat çeker. Bunun yerine, seçilmenin nedeni Tanrı’nın çağrısında bulunur.
d. Büyüğü küçüğüne kulluk edecek: Tanrı bu niyetini çocuklar doğmadan önce Rebeka’ya açıkladı ve Yakup ile Esav’ın her ikisi de bu dünyadan ayrıldıktan çok sonra bile bu kararını tekrarladı (Yakup’u sevdim, Esav’dan ise nefret ettim).
i. Sevgi ve nefret ifadelerini Tanrı’nın İbrahim’le yaptığı antlaşmanın mirasçısı olmak üzere bir kişiyi seçme amacı ile ilgili olarak görmeliyiz. Bu bakımdan, Tanrı’nın tercihi haklı olarak Yakup’a yönelik bir sevgi ve Esav’a yönelik bir nefret göstergesi olarak görülebilir.
ii. Morris, nefretin açıkça “daha az sevilen” gibi bir anlama geldiği örnekleri aktarır (Yaratılış 29:31, 33; Yasa’nın Tekrarı 21:15; Matta 6:24; Luka 14:26; Yuhanna 12:25). Yine de Calvin’e katılır ve buradaki gerçek düşüncenin bizim “sevilen” ve “nefret edilen” sözcüklerinden anladığımızdan çok “kabûl edilen” ve “reddedilen” olduğu fikrini kabûl eder.
iii. Sonuç olarak Esav’ın kutsanmış bir adam olduğunu görüyoruz (Yaratılış 33:8-16, Yaratılış 36). Tanrı antlaşmayı miras alması konusunda Esav’dan nefret ediyordu, bu yaşamda ya da sonraki yaşamda bereketlenmesi konusunda değil.
iv. “Bir keresinde bir kadın Bay Spurgeon’a şöyle dedi: ‘Tanrı’nın Esav’dan neden nefret ettiğini anlayamıyorum’. Spurgeon ise ‘Benim güçlük çektiğim kısım bu değil, hanımefendi’ diye yanıt verdi. Benim güçlük çektiğim kısım Tanrı’nın Yakup’u nasıl sevebildiği.” (Newell)
v. Tanrı’nın seçimlerini değerlendirirken düştüğümüz en büyük hata, Tanrı’nın keyfi nedenlerle seçim yaptığını, sanki “ya şundadır ya bunda” gibi bir şekilde seçim yaptığını düşünmemizdir. Tanrı’nın seçim nedenlerini anlayamayabiliriz ve bunlar yalnızca O’nun bildiği ve yanıtların sadece O’nda olduğu nedenlerdir, ancak Tanrı seçimlerinde kaprisli değildir. O’nun bir plânı ve bir akıl yürütmesi vardır.
3. (14-16) Tanrı’nın birini diğerine tercih etmesi Tanrı’yı adaletsiz kılar mı?
Öyleyse ne diyelim? Tanrı adaletsizlik mi ediyor? Kesinlikle hayır! Çünkü Musa’ya şöyle diyor: “Merhamet ettiğime merhamet edeceğim, Acıdığıma acıyacağım.” Demek ki bu, insanın isteğine ya da çabasına değil, Tanrı’nın merhametine bağlıdır.
a. Tanrı adaletsizlik mi ediyor? Pavlus bu soruya güçlü bir yanıt verir: Kesinlikle hayır! Tanrı, Mısır’dan Çıkış 33:19’da dilediği kişiye merhamet etme hakkı olduğunu açıkça belirtir.
b. Merhamet ettiğime merhamet edeceğim: Merhametin ne olduğunu hatırlayın. Merhamet hak ettiğimiz kötü şeyi almamaktır. Tanrı hiç kimseye karşı adalet noktasından daha düşük bir seviyede davranmaz ama seçtiği kişilere karşı daha adil davranma hakkını tamamen saklı tutar.
i. İsa, Matta 20:1-16’daki Bağcı Benzetmesi’nde Tanrı’nın bu hakkından söz etmiştir.
ii. Tanrı’nın bize karşı merhametini hakkımız olarak gördüğümüzde tehlikeli bir noktadayız demektir. Eğer Tanrı merhamet göstermek zorundaysa, o zaman bu merhamet değil, mecburiyet olur. Hiç kimse merhamet etmediğinde adaletsiz olmakla suçlanamaz.
c. Demek ki bu, insanın isteğine ya da çabasına değil, Tanrı’nın merhametine bağlıdır: Tanrı’nın merhametinin bize verilme sebebi, yapmak istediklerimizden (istek) ya da yaptıklarımızdan (çaba) dolayı değildir, Tanrı’nın merhameti sadece Tanrı’nın merhamet gösterme arzusundan dolayı bize verilir.
4. (17-18) Firavun örneği.
Tanrı Kutsal Yazı’da firavuna şöyle diyor: “Gücümü senin aracılığınla göstermek Ve adımı bütün dünyada duyurmak için Seni yükselttim.” Demek ki Tanrı dilediğine merhamet eder, dilediğinin yüreğini nasırlaştırır.
a. Seni yükselttim: Tanrı, Musa’nın günlerinde firavunun güçlenmesine izin verdi, böylece Tanrı firavuna karşı yargısının gücünü gösterebilecek ve dolayısıyla Kendisini yüceltecekti.
b. Demek ki Tanrı dilediğine merhamet eder, dilediğinin yüreğini nasırlaştırır: Tanrı bazen merhamet göstererek Kendisini yüceltir; bazen de bir insanın yüreğinin sertliği aracılığıyla Kendisini yüceltir.
i. Tanrı’nın, hiçbir isteği olmayan ve iyi kalpli bir firavunu Tanrı’ya ve İsrail’e karşı sert davranmaya ikna ettiğini düşünmemeliyiz. Tanrı firavunun yüreğini nasırlaştırırken, sadece firavunun yüreğinin doğal eğilimini sürdürmesine izin verdi.
c. Nasırlaştırır: Mısır’dan Çıkış 7:13, 7:22, 8:15, 8:19, 8:32, 9:7, 9:34’e göre Firavun’un kendi yüreğini nasırlaştırdığını biliyoruz. Tanrı kesinlikle Firavun’un kalbini katılaştırdı, ancak bunu Firavun kendi kalbini katılaştırdıktan sonra yaptı.
i. Ancak “Firavun, imansızlığın ve isyanın bir kanıtı olan kendi yüreğini sertleştirmesini ifade etme zahmetine bile girmez çünkü her durumda Tanrı’nın eyleminin özgürlüğünü vurgulamaktadır.” (Harrison)
5. (19-21) Tanrı’nın seçme hakkı insanı sorumluluktan kurtarır mı?
Şimdi bana, “Öyleyse Tanrı insanı neden hâlâ suçlu buluyor? O’nun isteğine kim karşı durabilir?” diyeceksin. Ama, ey insan, sen kimsin ki Tanrı’ya karşılık veriyorsun? “Kendisine biçim verilen, biçim verene, ‘Beni niçin böyle yaptın’ der mi?” Ya da çömlekçinin aynı kil yığınından bir kabı onurlu iş için, ötekini bayağı iş için yapmaya hakkı yok mu?
a. Şimdi bana, “Öyleyse Tanrı insanı neden hâlâ suçlu buluyor? O’nun isteğine kim karşı durabilir?” Pavlus bir kişinin böyle sorduğunu hayal eder: “Eğer her şey Tanrı’nın seçimiyle ilgiliyse, o zaman Tanrı bende nasıl bir hata bulabilir? İnsan Tanrı’nın seçimine karşı çıkabilir mi?”
b. Ama, ey insan, sen kimsin ki Tanrı’ya karşılık veriyorsun? Pavlus böyle bir sorunun ne kadar saygısızca olduğunu göstererek yanıt verir. Eğer Tanrı seçtiğini söylüyorsa ve eğer Tanrı bizim O’nun önünde sorumlu olduğumuzu da söylüyorsa, biz kimiz ki O’nu sorgulayalım?
c. Çömlekçinin…hakkı yok mu?: Herhangi bir Yaratıcı’nın yarattıkları üzerinde sahip olduğu hakkın aynısına Tanrı da sahip değil mi? Bu nedenle, eğer Tanrı O’nun önünde sonsuz bir sorumluluğumuz olduğunu bildiriyorsa, öyledir.
6. (22-24) Tanrı Kendisini uygun gördüğü şekilde yüceltme hakkına sahip değil mi?
Eğer Tanrı gazabını göstermek ve gücünü tanıtmak isterken, gazabına hedef olup mahvolmaya hazırlananlara büyük sabırla katlandıysa, ne diyelim? Yüceltmek üzere önceden hazırlayıp merhamet ettiklerine yüceliğinin zenginliğini göstermek için bunu yaptıysa, ne diyelim? Yalnız Yahudiler arasından değil, öteki uluslar arasından da çağırdığı bu insanlar biziz.
a. Eğer Tanrı: Bir kez daha Tanrı’nın Firavun’la olan ilişkisindeki aynı ilke tekrarlanır. Eğer Tanrı insanların kendi seçimlerine gitmelerini serbest bırakarak Kendini yüceltmeyi seçerse ve gücünü tanıtmak amacıyla haklı olarak gazabına uğramalarına izin verirse, O’na kim karşı çıkabilir?
b. Merhamet ettiklerine yüceliğinin zenginliğini göstermek için bunu yaptıysa: Aynı şekilde, eğer Tanrı başkalarına karşı her zamankinden daha adil davranıp onlara merhametini göstermek istiyorsa, O’na kim karşı çıkabilir?
c. Öteki uluslar arasından da: Eğer Tanrı Yahudilere olduğu kadar Yahudi olmayan öteki uluslara da merhamet göstermek istiyorsa (elbette her ikisine de adil davranacaktır) O’na kim karşı çıkabilir?
i. “Yahudiler, Tanrı’nın onları onurlu amaçlara uygun kapları dışında bir şey yapamayacağını düşünmeye eğilimliydiler. Pavlus bu görüşü reddeder ve Tanrı’nın istediğini yaptığını belirtir.” (Morris)
d. Gazabına hedef olup mahvolmaya hazırlananlara: Pavlus, Tanrı’nın onları yıkıma hazırladığını söylemiyor. Bu hedef olma, kendi başına yeterli bir iş çıkarmaktadır.
7. (25-26) Hoşea Peygamber (Hoşea 2:23 ve 1:10’da) Tanrı’nın seçme hakkı olduğunu ilan ederek, daha önce Tanrı’nın halkı olarak adlandırılmayanları çağırır.
Tanrı Hoşea Kitabı’nda şöyle diyor:
“Halkım olmayana halkım,
Sevgili olmayana sevgili diyeceğim.”
“Kendilerine,
‘Siz halkım değilsiniz’ denilen yerde,
Yaşayan Tanrı’nın çocukları diye adlandırılacaklar.”
a. Siz halkım değilsiniz: Hoşea 2:23 ve 1:10’dan alıntılanan bu kısımlar Tanrı’nın merhametini gösterir. Tanrı Hoşea peygamberden, çocuklarından birinin adını “Halkım Değilsin” anlamına gelen Lo-Ammi koymasını istedi. Ancak Tanrı bu yargının sonsuza dek sürmeyeceğini de vaat etmişti. Bir gün İsrail yeniden kurulacak ve bir kez daha Yaşayan Tanrı’nın çocukları diye adlandırılacaktı.
8. (27-29) Yeşaya (Yeşaya 10:22-23 ve 1:9’da) Tanrı’nın kurtuluş için İsrail’den bir bakiye seçme hakkını ilan eder.
Yeşaya, İsrail için şöyle sesleniyor:
“İsrailoğulları’nın sayısı Denizin kumu kadar çok olsa da,
Ancak pek azı kurtulacak.
Çünkü Rab yeryüzündeki yargılama işini
Tez yapıp bitirecek.”
Yeşaya’nın önceden dediği gibi:
“Her Şeye Egemen Rab
Soyumuzu sürdürecek birkaç kişiyi
Sağ bırakmamış olsaydı, Sodom gibi olur, Gomora’ya benzerdik.”
a. Pek azı kurtulacak: Yeşaya 10:22-23’ten alıntılanan kısımdır ve ilk olarak Tanrı’nın yaklaşan Asur yıkımından bir bakiyeyi kurtarma işinden söz eder. Tanrı’nın halkının Asurlular ve diğer düşmanlar elinde çektiği acılar, kesinlikle yok olacakları hissine kapılmalarına neden olur. Tanrı onlara durumun böyle olmadığına dair güvence verir. Tanrı koruyacağı pek az bir bakiye halk her zaman olacaktır.
i. Tanrı her zaman halkın bakiye kesimi ile ilgili olmuştur. “Tüm ulus kutsamayı almadığı için Tanrı’nın vaadinin başarısız olduğunu düşünmek aptalcaydı. Vaat tüm ulusa verilmemişti ve hiçbir zaman tüm ulus için geçerli olması da amaçlanmamıştı.” (Morris)
b. Sodom gibi olurduk: Sodom ve Gomora kentleri yargı altına girip tamamen yok edildi. Yeşaya 1:9’dan yapılan bu alıntı, Yahuda’nın günahları yüzünden ne kadar berbat bir durumda olduğunu, hatta daha da kötü bir durumda olabileceğini anlatır. Sadece Tanrı’nın merhameti sayesinde hayatta kalabildiler. Sodom ve Gomora tamamen yok edilmiş, insanlarından pek az bir bakiye halk bile hayatta kalamamıştı. Tanrı, yargının tam ortasında bile Yahuda’ya merhametini gösterdi.
i. Tanrı’nın merhamet içeren vaadi açıktır: “Ancak sadece az bir bakiye hayatta kalacaksa, en azından hayatta kalan bir bakiye olacaktır ve her şeyi yeniden inşa etme umudunu onlar taşıyacaktır.” (Bruce)
C. İnsan bakış açısından bakıldığında İsrail’in neden bugünkü durumundadır: İsrail halkı beklediği Mesih’i ıskaladı çünkü imanla yaklaşmayı reddettiler.
1. (30-31) İsrail’in ve Yahudi olmayan öteki ulusların mevcut durumunun insani bir bakış açısına göre analiz edilmesi.
Öyleyse ne diyelim? Aklanma peşinde olmayan uluslar aklanmaya, imandan gelen aklanmaya kavuştular. Aklanmak için Yasa’nın ardından giden İsrail ise Yasa’yı yerine getiremedi.
a. Aklanma peşinde olmayan uluslar aklanmaya…kavuştular: Görünüşe göre Yahudi olmayan öteki uluslar aklanmayı gerçekten aramamalarına rağmen aklanmayı buldular.
b. İsrail ise Yasa’yı yerine getiremedi: Görünüşe göre İsrail tüm gücüyle Tanrı’nın aklanması için çalışıyordu ama onu bulamadı.
c. Aklanmaya kavuştular…yerine getiremedi: Aradaki fark neydi? Neden Yahudiler aklanmaya ulaşamazken, Yahudi olmayan öteki uluslardan olanlar aklanmaya kavuştu? Çünkü Yahudi olmayanlar imandan gelen aklanmanın, Yahudiler ise aklanmak için Yasa’nın peşinden gittiler. Kurtuluşa erişen uluslar iman aracılığıyla Tanrı’ya geldiler ve O’nun aklamasını aldılar. Tanrı’dan kovulmuş gibi görünen Yahudiler ise aklanma yasasına göre işler yaparak kendilerini Tanrı’nın önünde aklamaya çalıştılar.
2. (32-33) Pavlus, İsrail’in Tanrı’nın iyiliğinden ve doğruluğundan reddedilmesinin nedenini vurgular: Çünkü imanı aramadılar.
Neden? Çünkü imanla değil, iyi işlerle olurmuş gibi aklanmaya çalıştılar ve “sürçme taşı”nda sürçtüler. Yazılmış olduğu gibi:
“İşte, Siyon’a bir sürçme taşı, Bir tökezleme kayası koyuyorum.
O’na iman eden utandırılmayacak.”
a. Çünkü imanla değil, iyi işlerle…aklanmaya çalıştılar: Pavlus’un “Neden?” sorusuna, yine Tanrı’nın bakış açısıyla yanıt verip konuyu Tanrı’nın egemen seçimine bırakmasını bekliyor olabiliriz. Bunun yerine sorumluluğu İsrail’e yükler: Çünkü imanla değil, iyi işlerle…aklanmaya çalıştılar…“sürçme taşı”nda sürçtüler.
i. Pavlus Romalılar Mektubu’nda, kurtuluşun tek olası yolunun Yasa’yı yerine getirerek değil, iman yoluyla olduğunu ve bu kurtuluşun sadece çarmıha gerilmiş bir Kurtarıcı’nın işi aracılığıyla gerçekleştiğini göstermiştir – ki bu Kurtarıcı İsrail için bir sürçe taşı olmuştur (1 Korintliler 1:22-23).
b. Sürçme taşı”nda sürçtüler: Pavlus, İsrail’in bugünkü durumundan yine İsrail’in kendisinin sorumlu olduğunu ifade eder. Pavlus, daha önceden dile getirdiği Tanrı’nın egemen plânında vurguladığı şeylerle çelişiyor mu? Elbette hayır, sadece sorunu madalyonun diğer yüzünden – Tanrı’nın egemen seçimi yüzü yerine, insanın sorumluluğu açısından – sunmaktadır.
©1996–present The Enduring Word Bible Commentary by David Guzik – [email protected]