Romalılar 6 – Lütuf Altında Güvende
A. Lütuf altında olan imanlı ve sürekli günah işleme sorunu.
1. (1) Daha fazla lütuf alabilmek için günah dolu bir hayat mı yaşamalıyız?
Öyleyse ne diyelim? Günah işlemeye devam edelim mi ki lütuf çoğalsın mı?
a. Günah işlemeye devam edelim mi ki lütuf çoğalsın mı? Pavlus, günahın çoğaldığı yerde lütfun daha da çoğaldığı fikrini ortaya attı (Romalılar 5:20). Şimdi birinin bu gerçeği, bir Hıristiyan’ın günah dolu bir hayat yaşamasının önemli olmadığı, çünkü Tanrı’nın her zaman daha büyük günahı daha büyük lütufla yeneceği anlamına gelebileceğini düşünebileceğini merak ediyor.
i. Zaten Tanrı günahkârları seviyorsa, günah konusunda neden endişelenelim ki? Eğer Tanrı günahkârlara lütuf veriyorsa, neden daha fazla günah işleyip daha fazla lütuf almasınlar? Bazı insanlar kendi görevlerinin günah işlemek, Tanrı’nın görevinin ise affetmek olduğunu düşünürler; bu yüzden onlar işlerini yapacaklar ve Tanrı da kendi işini yapacaktır!
ii. 20. yüzyılın başlarında Rus rahip Gregory Rasputin, günahların tekrar tekrar yaşanması ve tövbe edilmesiyle kurtuluş fikrini öğretti ve yaşadı. O, en çok günah işleyenlerin en çok affa ihtiyaç duyduklarına inandığı için, hiçbir kısıtlama olmaksızın günah işlemeye devam eden bir günahkârın (tövbe ettiği anda) sıradan bir günahkârdan daha fazla Tanrı’nın lütfundan yararlandığını düşündü. Bu nedenle Rasputin günah içinde yaşadı ve kurtuluşun yolunun bu olduğunu öğretti. Bu, Pavlus’un şu sorusunun ardındaki fikrin aşırı bir örneğidir: Lütuf çoğalsın diye günah işlemeye devam mı edelim?
iii. Ama daha az uç bir şekilde, soru hâlâ karşımızda duruyor. Lütuf plânı “güvenli” midir? İnsanlar lütfu suistimal etmezler mi? Eğer Tanrı’nın kurtuluşu ve onayı işlere değil de imana dayalı olarak verilirse, sadece “İnanıyorum” deyip istediğimiz gibi yaşamaz mıyız?
iv. Salt doğal ya da seküler bir bakış açısından bakıldığında lütuf tehlikelidir. İşte bu yüzden birçok kişi lütfu gerçekten öğretmez veya ona inanmaz, bunun yerine yasaya göre yaşamayı vurgular. İnsanlara, Tanrı’nın onları hak ettiklerinden başka bir şekilde kurtaracağını ve kabûl edeceğini söylediğinizde, onların itaat etme motivasyonunun kalmayacağına inanırlar. Onlara göre, insanların başlarının üzerinde Tanrı’dan gelen bir tehdit olmadan onları doğru yolda tutmak mümkün değildir. Eğer İsa’daki konumlarının İsa’nın yaptıkları sayesinde kesinleştiğine inanıyorlarsa, o zaman kutsal yaşama motivasyonları kaybolmuş demektir.
b. Günah işlemeye devam mı edelim: Günah işlemeye devam etmek ifadesinin fiil kipi (şimdiki zaman etkin kipi), Pavlus’un alışkanlık hâline gelmiş günah uygulamasını anlattığını açıkça ortaya koymaktadır. Pavlus, Romalılar 6’nın ilk bölümünde, lütfun çoğalması için günahkâr bir yaşam tarzını kabûl edilebilir görerek sürdüren birinden söz eder.
2. (2) Günah dolu bir yaşam kabûl edilemezdir, çünkü günah karşısında ölmemiz onunla olan ilişkimizi değiştirir.
Kesinlikle hayır! Günaha karşı ölmüş olan bizler artık günah içinde nasıl yaşarız?
a. Kesinlikle hayır! Pavlus’a göre, lütuf çoğalsın diye herhangi birinin günah işlemeye devam etmesi düşünülemez bir şeydir. Kesinlikle hayır, güçlü bir ifade. Bu aynı zamanda “Bu düşünce yok olsun!” şeklinde de çevrilebilir. Veya “Bu düşünceden kurtulun!”
b. Günaha karşı ölmüş olan bizler artık günah içinde nasıl yaşarız? Pavlus önemli bir ilke ortaya koyuyor. Yeniden doğduğumuzda, kurtuluşumuz için İsa’ya iman ettiğimizde, günahla olan ilişkimiz kalıcı olarak değişir. Günah karşısında ölmüş olan bizler. Günah karşısında ölmüş olan bizler artık nasıl günah içinde yaşarız? Öldüğünüz bir şeyin içinde daha fazla yaşamak artık uygun değildir.
c. Günah karşısında ölmüş olan bizler: Bu noktada Pavlus’un günah karşısında ölmekle tam olarak neyi kastettiği konusunda açıklayacağı çok şey var, ancak genel nokta açıktır: Hıristiyanlar günah karşısında ölmüştür ve artık günah içinde yaşamamalıdırlar. Daha önce günahlardan, günah içinde olduğumuzdan dolayı ölüydük (Efesliler 2:1); artık günaha karşı ölüyüz.
3. (3–4) İmanlının günah karşısında ölümünün örneği: vaftiz.
Mesih İsa’ya vaftiz edildiğimizde, hepimizin O’nun ölümüne vaftiz edildiğimizi bilmez misiniz? Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O’nunla birlikte ölüme gömüldük.
a. Bilmez misiniz?: Pavlus’un her Hıristiyanın bilmesi gereken temel kavramlardan bahsettiği ima ediliyor.
b. Hepimizin Mesih İsa’ya vaftiz edildik: Vaftiz kelimesinin eski Yunancadaki anlamı “bir şeyi batırmak veya boğmak” tır. Kutsal Kitap, vaftiz edilerek bir şeye dönüştürülme fikrini birkaç farklı şekilde kullanır. Bir kişi suda vaftiz edildiğinde, suya daldırılır. Kutsal Ruh ile vaftiz edildiklerinde (Matta 3:11, Elçilerin İşleri 1:5), Kutsal Ruh ile “daldırılır” veya “örtülürler.” Istırapla vaftiz edildiklerinde (Markos 10:39), ıstırapla “batırılırlar” veya “örtülürler”. Pavlus burada, Mesih İsa’yavaftiz edilmekten, “daldırılmaktan” veya “örtülmekten” bahsediyor.
c. Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O’nunla birlikte ölüme gömüldük: Su vaftizi (Mesih’e vaftiz edilmek), imanlının İsa’nın ölümü ve dirilişi sırasında O’na “daldırılmasının” veya O’nunla özdeşleşmesinin dramatize edilmesi veya “canlandırılmasıdır.”
i. “Pavlus’un yazılarındaki bu ve diğer vaftiz referanslarından, onun vaftizi Hıristiyan yaşamında ‘isteğe bağlı bir ek’ olarak görmediği açıktır.” (Bruce)
d. Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O’nunla birlikte ölüme gömüldük: Pavlus ayrıca suyun altına girme fikrini gömülmenin, sudan çıkma fikrini ise ölümden dirilmenin resmi olarak ele alır.
i. Elbette vaftiz aynı zamanda temizlenmeyle de ilişkilendirilir, ancak bu Pavlus’un burada değindiği noktayla pek alâkalı değildir.
ii. Bu bağlamda vaftiz, ruhsal gerçekliğin bir örneği olarak önemlidir, ancak bu gerçekliğin gerçekleşmesini sağlamaz. Eğer bir kimse İsa ile birlikte ruhsal olarak ölmemiş ve dirilmemişse, dünyadaki tüm vaftizler onun için bunu başaramayacaktır.
iii. Fakat Pavlus’un vurguladığı nokta açıktır: İmanlının hayatında dramatik ve hayat değiştirici bir şey gerçekleşmiştir. Ölüp tekrar dirildiğinizde hayatınız değişmeyecektir. İnanan kişi İsa Mesih ile gerçek (ancak ruhsal) bir ölüm ve diriliş yaşar.
4. (5–10) İsa ile birlikte ölümümüzün ve dirilişimizin sonuçlarını düşünmek.
Eğer O’nunkine benzer bir ölümde O’nunla birleştiysek, O’nunkine benzer bir dirilişte de O’nunla birleşeceğiz. Artık günaha kölelik etmeyelim diye, günahlı varlığımızın ortadan kaldırılması için eski yaradılışımızın Mesih’le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz. Çünkü ölmüş kişi günahtan özgür kılınmıştır. Mesih’le birlikte ölmüşsek, O’nunla birlikte yaşayacağımıza da inanıyoruz. Çünkü Mesih’in ölümden dirilmiş olduğunu ve bir daha ölmeyeceğini… biliyoruz. Ölümün artık O’nun üzerinde egemenlik sürmeyeceğini biliyoruz. O’nun ölümü günaha karşılık ilk ve son ölüm olmuştur. Sürmekte olduğu yaşamı ise Tanrı için sürmektedir.
a. O’nunla birleştiysek: Bu, yakın bir birliği ifade eder. “Bir aşının bir ağacın yaşamıyla birleşme sürecini tam olarak ifade eden bir ifadedir…” Birlik en yakın yakınlıktır ve Mesih’ten gelen yaşam ona doğru akar” (Morris). Bu, İsa’nın Yuhanna 15’teki sadık kalma tasvirine uymaktadır.
i. Bu yakın birlik hem ölümünde hem de dirilişinde mevcuttur. Tanrı bizim için her iki deneyimi de sunuyor. Pavlus, Filipililer 3:10-11’de kendi yaşamı için de benzer bir düşünceyi dile getirmiştir: Ölümünde O’nunla özdeşleşerek O’nu tanımak, dirilişinin gücünü ve acılarına ortak olmanın ne demek olduğunu bilmek ve böylece ne yapıp yapıp ölümden dirilişe erişmek istiyorum. Bazıları dirilişin görkeminde birleşmeye çok heveslidir, ancak O’nun ölümüyle birleşmeye istekli değildir.
b. O’nunkine benzer bir dirilişte de O’nunla birleşeceğiz: İsa’nın ölümüne katılımımız, O’nun dirilişine katılımımızı kesinleştirir.
i. Bazı Hıristiyanlar için yalnızca “çarmıha gerilmiş hayat” üzerine odaklanmak çok kolaydır ve bunun daha büyük bir tablonun parçası (ve önemli bir parçası) olduğunu, diriliş hayatına hazırlık olduğunu görmeyi ihmâl ederler.
c. Eski yaradılışımızın Mesih’le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz: Eski yaradılışımızın ölümü kesin bir gerçektir. Bu, kurtuluşumuzda İsa’nın ölümüyle özdeşleştiğimizde ruhsal olarak gerçekleşti.
i. Eski yaratılış, Âdem’den esinlenerek şekillenmiş benliğimizdir; Tanrı’ya ve O’nun emirlerine karşı isyana derinlemesine gömülmüş olan yanımızdır. Yasa, eski yaratılışa sahip biriyle bağdaşlaşmaz, çünkü ona yalnızca Tanrı’nın doğru standartlarını söyleyebilir. Yasa eski yaratılışa sahip kişiyi düzeltmeye, onun “yeni bir sayfa açmasını” sağlamaya çalışır. Ama lütuf, eski yaratılışına sahip kişiyi asla düzeltilemeyeceğini bilir. Öldürülmesi gerekir ve iman eden için eski yaratılış İsa ile birlikte çarmıhta ölür.
ii. Eski yaratılışın çarmıha gerilmesi Tanrı’nın bizim içimizde yaptığı bir şeydir. Hiçbirimiz eski yaratılışımızı çarmıha germedik. İsa bunu yaptı ve bize bunu yapılmış saymamız söylendi. “Bizde eski yaratılışımızı hasta edecek ve zayıflatacak hiçbir şey yoktu, hatta onu çarmıha gererek öldürecek hiçbir şey yoktu; bunu Tanrı yapmak zorundaydı.” (Lenski)
iii. Tanrı, eski yaratılışın yerine, imanlı kişiye yeni bir yaratılış verir; içgüdüsel olarak Tanrı’ya itaat eden ve O’nu hoşnut eden bir benlik; kişiliğimizin bu yönü, Mesih’le birlikte diriltilerek yükseltilmiş olandır. Yeni Antlaşma bize yeni yaratılışı tanıtır.
· Gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı’ya benzer yaratılan yeni yaratılış (Efesliler 4:24).
· Eksiksiz bilgiye erişmek için Yaratıcısı’na benzer olmak üzere yenilenen yeni yaratılış (Koloseliler 3:10).
d. Günahlı varlığımızın ortadan kaldırılması: Tanrı, bizi günahtan özgür kılmak için eski yaratılışın, günah doğasının ölümünü kullanır. Ölmüş bir yaratılış artık bizim üzerimizde otorite kuramaz, bu yüzden eski yaratılışı O’nunla birlikte çarmıha gerilmiş olarak hatırlamalı ve hesaba katmalıyız.
i. Yeni Antlaşma’da eski yaratılıştan bahseden diğer iki yer, bize onun ortadan kalktığını düşünmemizi, eski yaratılışı ölmüş ve gitmiş bir şey olarak üzerimizden çıkarmamızı söyler (Efesliler 4:22 ve Koloseliler 3:9). Kesin olarak konuşursak, eski yaratılışla savaşmıyoruz. Ölmüş sayıyoruz.
ii. “Kötülük şimdi içimize bir davetsiz misafir ve yabancı olarak girer ve üzücü bir yıkıma neden olur, ancak tahtımızda kalmaz; o, yabancı ve hor görülen bir şeydir ve artık onurlandırılıp keyif alınmaz.” “Günahın hükmeden gücüne karşı ölüyoruz.” (Spurgeon)
e. Ortadan kaldırılması: Eğer eski yaradılışımız öldüyse, neden içimde günah işleme isteği duyuyorum? Bu durum, eski yaradılışımızdan farklı olan benlikten kaynaklanır. Benliği tam olarak tanımlamak zordur; bazıları ona “içsel insanın sergilendiği ekran” adını vermiştir. İçsel varlığımızın arzuları, dürtüleri ve tutkuları vardır; bunlar zihnimizde, irademizde ve duygularımızda ortaya çıkar. Benlik, içimizdeki insanı harekete geçiren şeydir.
i. Benlik günaha karşı savaşta bir sorundur çünkü üç kaynak tarafından günahlı alışkanlıklar konusunda ustalıkla eğitilmiştir. Birincisi, eski yaradılışımız, Mesih’le birlikte çarmıha gerilmeden önce, benliğe kendi nişanını atmış ve ona kendi “damga izini bırakmıştır.” İkincisi, dünya sistemi Tanrı’ya karşı sahip olduğu isyan ruhuyla, benlik üzerinde sürekli bir etkiye sahip olabilir. Son olarak şeytan, bedeni günaha doğru ayartmaya ve etkilemeye çalışır.
ii. Eski yaradılışımız öldüğüne göre, bedenle ne işimiz var? Tanrı bizi, Kendisine katılmaya ve benliğe her gün aktif bir şekilde, tıpkı eski yaradılışla zaten yapmış olduğu şeyi yapmaya çağırmaktadır – bunlar benliği çarmıha germek, günah karşısında ölü kılmaktır (Galatyalılar 5:24). Ancak benliğin, sürekli olarak eski yaradılışın geçmiş alışkanlıklarından, dünyadan ve şeytandan etkilenmesine izin verdiğimizde, benlik günaha doğru güçlü bir çekim uygulayacaktır. Oysa içimizdeki yeni yaradılışın zihnimizi, irademizi ve duygularımızı etkilemesine izin verirsek, o zaman savaşın daha az şiddetli olduğunu göreceğiz.
f. Artık günaha kölelik etmeyelim diye,… Çünkü ölmüş kişi günahtan özgür kılınmıştır: Günaha olan köleliğimiz ancak ölümle yenilebilir. 1960 yapımı Spartaküs filminde Kirk Douglas, antik Roma’da kısa sürmüş ama geniş bir alana yayılmış bir köle isyanına önderlik eden kaçak köle Spartaküs’ü canlandırmıştır. Spartaküs filmin bir yerinde şöyle der: “Ölüm bir kölenin bildiği tek özgürlüktür. Bu yüzden ondan korkmaz.” Günahtan özgür kılındık çünkü eski yaradılışımız İsa’yla birlikte çarmıhta öldü. Artık yeni bir insan, özgür bir insan yaşamaktadır.
g. Çünkü Mesih’in ölümden dirilmiş olduğunu ve bir daha ölmeyeceğini, ölümün artık O’nun üzerinde egemenlik sürmeyeceğini biliyoruz: İsa’yla birlikte günaha öldüğümüz için, ölümün artık bizim üzerimizde bir egemenliği yoktur. Yeni insan sadece yaşama değil, sonsuz yaşama da sahiptir.
h. Sürmekte olduğu yaşamı ise Tanrı için sürmektedir: Bize bahşedilen yeni yaşam, kendimiz için yaşayalım diye verilmemiştir. Yeni yaşam Tanrı için sürülmektedir. Günaha ölmedik, günahtan özgür kılındık ve sonsuz yaşam biz canımızın istediğimiz gibi yaşayalım diye verilmedi ama Tanrı’yı hoşnut edelim diye verildi.
i. “Eğer Tanrı size de bana da Mesih’te yepyeni bir yaşam verdiyse, bu yeni yaşam nasıl eski yaşam tarzına göre harcanabilir? Ruhsal olanlar bedensel olanlar gibi mi yaşayacak? Bir zamanlar günahın hizmetkârlarıyken Mesih’in değerli kanıyla özgür kılınan sizler nasıl eski köleliğinize geri dönebilirsiniz?” (Spurgeon)
ii. Yeniden doğuşa kavuşan kişinin yaşamındaki bu değişim, Tanrı’nın Yeni Antlaşması’nın bir özelliği olarak anlaşılmış ve öngörülmüştür; Yeni Antlaşma’ya özgü bu yeni yürekler sayesinde içimizdeki varlık Tanrı’nın isteğini yerine getirmek ve doğruluğun kölesi olmak ister (Hezekiel 36:26-27).
iii. İngiltere Kilisesi’nin temel 42 maddesinin 11. maddesi bu gerçeği, 16. yüzyıl İngilizcesinin çok iyi ifade ettiği bir güzellikle belirtir: “Mesih’in lütfu veya Mesih’in lütfu aracılığıyla verilen Kutsal Ruh, taştan yüreği alır ve yerine etten bir yürek verir.” Tanrı kaya gibi sert olan yüreğimizi alır ve bize etten yumuşak bir yürek verir.
5. (11-12) İsa’yla birlikte ölmemiz ve dirilmemiz ilkesinin pratik uygulaması.
Siz de böylece kendinizi günah karşısında ölü, Mesih İsa’da Tanrı karşısında diri sayın.
Bu nedenle bedenin tutkularına uymamak için günahın ölümlü bedenlerinizde egemenlik sürmesine izin vermeyin.
a. Günah karşısında kendinizi günah karşısında ölü…sayın: Saymak muhasebe ile ilgili bir sözcüktür. Pavlus eski yaradılışı sonsuza dek ölmüş olarak saymamızı ya da bu şekilde hesaba katmamızı söyler. Tanrı bizi asla eski yaradılışı “çarmıha germeye” çağırmaz, bunun yerine İsa’nın çarmıhtaki ölümüyle özdeşleştiğimiz için eski yaradılışı zaten ölmüş saymamızı ister.
b. Kendinizi… Mesih İsa’da Tanrı karşısında diri sayın: Günaha karşı ölmek denklemin sadece bir tarafıdır. Eski yaradılış ortadan kalkmıştır ama (Romalılar 6:4-5’te açıklandığı gibi) yeni yaradılış yaşamaya devam etmektedir.
c. Bu nedenle…günahın ölümlü bedenlerinizde egemenlik sürmesine izin vermeyin: Bu söz, sadece Hıristiyan’a, eski yaradılışı Mesih’le birlikte çarmıha germiş ve İsa’da yeni bir insan olmuş kişiye söylenebilecek bir sözdür. Sadece günahtan özgür kılınmış kişiye “günahın egemenlik sürmesine izin verme” denebilir.
i. Hıristiyan gerçekten özgür kılınmış kişidir. Henüz tövbe etmemiş kişi, ister erkek ister kadın olsun, günah işlemekte özgürdür ama eski yaradılışın zorbalığı yüzünden günah işlemeyi bırakıp doğru bir şekilde yaşamakta özgür değildir.
ii. Gerçek anlamda İsa’da özgür kılınırız ve Tanrı’yı hoşnut etmek ve O’nu onurlandırmak isteyen yeni yaradılışın doğal eğilimine itaat etme fırsatı gerçek anlamda İsa’da sunulur.
d. Bu nedenle…günahın…egemenlik sürmesine izin vermeyin: Eski yaradılış ölmüştür ve günahtan arınmış yeni yaşam İsa’da vardır. Yine de birçok Hıristiyan bu özgürlüğü asla deneyimleyemez. İnançsızlık, kendine güven ya da cehalet nedeniyle birçok Hıristiyan İsa’nın çarmıhta bedelini ödediği özgürlüğü asla yaşayamaz.
i. D. L. Moody, İç Savaş’ın ardından Güney’de yaşayan yaşlı bir siyahi kadından söz eder. Eski bir köle olduğu için statüsü hakkında kafası karışmış bir hâlde şöyle sormuş: “Özgür ben şimdi, yoksa değil? Eski efendime gittiğimde o diyor, özgür değilsin, ama kendi halkıma gittiğimde onlar diyor, sen özgür, ben bilmiyorum, ben özgür yoksa değil. Bazıları bana ‘Abraham Lincoln yeni bir kanun imzaladı’ diyor ama efendim ‘İmzalamadı’ diyor; böyle bir şey imzalamaya hakkı yokmuş.”
ii. Birçok Hıristiyan tam da bu durumdadır. Günaha olan köleliklerinden yasal olarak özgür kılınmışlardır ancak bu gerçekten emin değillerdir. Aşağıdaki ayetler İsa’nın bize bahşettiği özgürlüğü yaşamak için pratik olarak faydalıdır.
6. (13-14) Nasıl İsa’nın bize verdiği özgürlük içinde yürüyebiliriz?
Bedeninizin üyelerini haksızlığa araç ederek günaha sunmayın. Ölümden dirilenler gibi kendinizi Tanrı’ya adayın; bedeninizin üyelerini doğruluk araçları olarak Tanrı’ya sunun. Günah size egemen olmayacaktır. Çünkü Kutsal Yasa’nın yönetimi altında değil, Tanrı’nın lütfu altındasınız.
a. Bedeninizin üyelerini haksızlığa araç ederek günaha sunmayın…kendinizi Tanrı’ya adayın: Bir kişi “resmi anlamda” özgür olabilir ve hâlâ yine de bir hapis hayatı yaşayabilir. Bir insan yıllarca hapiste kaldıktan sonra serbest bırakılırsa, genellikle hâlâ sanki bir mahkûm gibi düşünür ve davranır. Özgürlük alışkanlıkları henüz yaşamlarına yerleşmemiştir. Pavlus burada, Hıristiyan yaşamında özgürlük alışkanlıklarının nasıl oluşturulacağını anlatmaktadır.
i. On dördüncü yüzyılda iki kardeş, günümüzde Belçika sınırlarında bulunan bir düklüğü yönetebilme hakkı için savaştı. Büyük kardeşin adı Raynald’dı, ancak korkunç derecede obez olduğu için Latince’de genellikle “şişman” anlamına gelen “Crassus” adıyla anılıyordu. Raynald’ın küçük kardeşi Edward, şiddetli bir savaştan sonra ona karşı başarılı bir isyan yürüttü ve Raynald’ın tüm toprakları üzerinde Dük unvanını aldı. Ancak Edward, Raynald’ı öldürmek yerine ilginç bir hapis cezası tasarladı. Şatoda “Crassus’un” çevresine bir oda inşa ettirdi, bu odanın tek bir kapısı vardı. Kapının kilidi yoktu, pencerelerde demir korkuluklar bulunmuyordu ve Edward, ne zaman istese kendi topraklarını ve unvanını geri alabileceğine dair Raynald’a söz verdi. Tek yapması gereken ise o odadan çıkmaktı. Özgürlüğün önündeki engel kapılar veya pencereler değil, Raynald’ın kendisiydi. Her ne kadar normal boyutlarda birisi olsa da aşırı kilolu olduğu için kapıdan geçemiyordu. Raynald’ın yapması gereken tek şey diyet yaparak bedenini küçültmekti, sonra ise bu odaya düşmeden önce sahip olduğu her şeye kavuşup özgür bir kişi olarak dışarı çıkabilecekti. Ancak küçük kardeşi ona lezzetli yemekler göndermeye devam etti ve Raynald’ın özgürlüğe kavuşma arzusu hiçbir zaman yemek yeme arzusunun önüne geçemedi. Bazıları Dük Edward’ı ağabeyine karşı zalim olmakla suçlasa da o hep şu yanıtı verdi: “Ağabeyim bir tutsak değil. İstediği zaman oradan çıkabilir.” Ama Edward bir savaşta öldürülene dek, Raynald on yıl boyunca o odada kaldı.
ii. Bu öykü, birçok Hıristiyan’ın durumunu çok doğru bir şekilde açıklamaktadır. İsa onları resmen sonsuza dek özgür kılmıştır ve istedikleri zaman günahtan özgür bir şekilde yürüyebilirler. Ancak bedensel iştahlarını günahın hizmetine sunmaya devam ettikleri için yenilgi, hayal kırıklığı ve tutsaklık dolu bir yaşam sürerler.
b. Bedeninizin üyelerini haksızlığa araç ederek günaha sunmayın: Bu ifade, İsa’nın bizim için kazandığı özgürlükte yürümenin ilk anahtarıdır. Bedenimizin üyelerini günahın hizmetine sunmamalıyız. The New Living Çevirisi bu fikri çok iyi bir şekilde ifade eder: Bedeninizin hiçbir parçasının günah işleme amacıyla bir kötülük aracına dönüşmesine izin vermeyin.
i. Bedenlerinizin üyeleri vücudunuzun kısımlarıdır – kulaklarınız, dudaklarınız, gözleriniz, elleriniz, zihniniz ve diğer üyeleriniz. Bizden istenenin gerisinde yatan fikir son derece pratiktir: “Gözleriniz var. Gözlerinizi günahın hizmetine sunmayın. Kulaklarınız var. Kulaklarınızı günahın hizmetine sunmayın.”
ii. Araç daha iyi tercümesi silahlar şeklinde olabilir. Bedenimizin üyeleri doğru yaşam savaşında birer silahtır. Bedenimizin üyeleri doğruluğa sunulduğunda, iyilik için birer silah hâline gelirler. Günaha sunulduklarında ise kötülük için birer silah hâline gelirler.
iii. Bunun için iyi bir örnek var: Tanrı, Davut’un ellerini doğruluk amacıyla Golyat’ı öldürmek için kullanmıştır; daha sonra ise günah, Bat-şeva’ya bakan Davut’un gözlerini haksızlık için kullanmıştır.
c. Kendinizi Tanrı’ya adayın: Bu nokta, İsa’nın bizim için kazandığı özgürlükte yürümenin ikinci anahtarıdır. Bu, silahları günahın hizmetinden almak yeterli değildir. Silahların, doğruluğun hizmetine sunulması gerekir – ve her savaşta olduğu gibi, genellikle üstün silahlara sahip olan taraf kazanır.
i. Buradaki düşünce, Eski Antlaşma’da kâhinlerin bedenlerini Tanrı’ya adama biçimine benzer. Kurban kanı kulağa, başparmağa ve ayak başparmağına sürülerek, bedenlerinin bu kısımlarının (ve diğer tüm kısımlarının) Tanrı’ya ait olduğu ve Tanrı’nın yüceliği için kullanılacağı gösterilirdi (Mısır’dan Çıkış 29:20).
ii. Kendimizi Tanrı’ya ölümden dirilenler gibi sunarız. Bu ilk düşünce, önceki yaşamla – eski yaradılışla – olan tüm bağlantıların ortadan kaldırılması gerektiği fikrini taşır. O yaşam ölmüş ve yok olup gitmiştir. İkinci olarak, bir zorunluluk fikri vardır çünkü her şeyi, bize yeni yaşam vermiş Olan’a borçluyuz!
d. Günah size egemen olmayacaktır: Spurgeon bu sözlerin bize bir denenme, bir vaat ve bir teşvik verdiğini söylemiştir.
i. Bu sözler, Hıristiyan olma iddiamızın bir denenmesidir. Öfke sizin üzerinizde egemen oluyor mu? Söylenme ve şikâyet etme sizin üzerinizde egemen oluyor mu? Açgözlülük üzerinizde egemenlik kuruyor mu? Peki ya Gurur? Tembellik sizin üzerinizde egemenlik kuruyor mu? Eğer günah üzerimizde egemenlik kuruyorsa, gerçekten tövbe edip etmediğimizi ciddi olarak sormalıyız.
ii. Bu sözler bir zafer vaadidir. “Günahın içimizde varlık göstermeyeceğini” söylemez çünkü bu durum ancak yücelik içinde dirildiğimizde gerçekleşecektir. Ancak bu sözler, günahın bizim üzerimizde egemen olmayacağını vaat eder çünkü İsa yeniden doğmamızla içimizde büyük iş gerçekleştirmiştir.
iii. Bu sözler, günaha karşı savaşta umutlu ve güçlü olmak için bir teşviktir. Bu sözler, günaha karşı savaşta umutlu ve güçlü olmak için bir teşviktir. Tanrı sizi günahın baskısı altında kalmaya mahkûm etmedi – Tanrı sizi İsa’da özgür kıldı. Bu özgürlük, günaha karşı mücadele eden Hıristiyanlar, yeni Hıristiyanlar ve imandan dönenler için bir teşviktir.
e. Çünkü Kutsal Yasa’nın yönetimi altında değil, Tanrı’nın lütfu altındasınız: Bu özgürlük içinde yaşayabilmemizin yolu, aracı budur. Ve asla yasacı, performans odaklı bir Hıristiyan yaşamıyla gerçekleşmeyecektir. Kutsal Yasa’nın yönetimi altında değil, Tanrı’nın lütfu altında yaşadığımızda gerçekleşecektir.
i. Kutsal Yasa Tanrı’nın standardını net bir şekilde tanımlar ve nerelerde yetersiz kaldığımızı bize gösterir. Ancak lütfun sağladığı, günahtan özgürlüğü veremez. Tanrı’nın lütfunun…doğruluk aracılığıyla egemenlik sürdüğünü unutmayın (Romalılar 5:21). Günahın üzerinde yaşama özgürlüğünü ve gücünü sağlayan yasa değil, lütuftur.
ii. Bu, gerçekten lütuf altında yaşanan bir yaşamın doğru bir yaşam olacağını bir kez daha gözler önüne serer. Lütuf asla günah işlemek için bir ruhsat değildir. “Lütuf altında olmayı, günah işlemek için bir bahane olarak görmek, kişinin gerçekten hiç lütuf altında olmadığının bir işaretidir.” (Bruce)
f. Kutsal Yasa’nın yönetimi altında değil, Tanrı’nın lütfu altındasınız: Bu, yeniden doğan birinin yaşamındaki köklü değişimi tanımlamanın bir başka yoludur. Pavlus’un zamanındaki Yahudi biri için yasa altında yaşamak her şey demekti. Yasa, Tanrı’nın onayına ve sonsuz yaşama giden yoldu. Oysa şimdi Pavlus, Yeni Antlaşma’nın ışığındayken, Kutsal Yasa’nın yönetimi altında değil, Tanrı’nın lütfu altında olduğumuzu gösterir. Tanrı’nın yaşamımızdaki işi her şeyi değiştirmiştir.
i. Pavlus Romalılar 6:1’de kendi sorduğu soruya yanıt vermiştir. Lütuf çoğalsın diye neden günah işlemeye devam etmiyoruz? Çünkü kurtulduğumuzda, günahlarımız bağışlandığında ve Tanrı’nın lütfu bize verildiğinde, kökten değişiriz. Eski yaradılış ölür ve yeni yaradılış yaşar.
ii. Bu olağanüstü değişiklikler ışığında, alışkanlık hâline gelmiş bir günahın İsa’da yeni bir yaratık hâline gelmiş bir kişiye rahatsızlık vermemesi tamamen birbirine zıttır. Günah durumu Hıristiyan için sadece geçici bir durum olabilir. Spurgeon’un söylediği gibi: “Lütuf hayatımın değiştirmesine sebep olmamışsa canımı da kurtarması mümkün olmayacaktır.”
iii. Yuhanna aynı düşünceyi başka bir şekilde ifade eder: Mesih’te yaşayan, günah işlemez [günahı bir alışkanlık hâline getirmez]. Günah işleyen [günahı bir alışkanlık hâline getiren] O’nu ne görmüştür, ne de tanımıştır… Tanrı’dan doğmuş olan, günah işlemez [günahı bir alışkanlık hâline getirmez]. Çünkü Tanrı’nın tohumu onda yaşar. Tanrı’dan doğmuş olduğu için günah işleyemez [günahı bir alışkanlık hâline getiremez](1.Yuhanna 3:6 ve 3:9).
iv. Değiştirmeniz gereken her şey bir anda gerçekleşmeyebilir ve kişinin hayatının her alanına aynı anda gelmeyebilir ancak o gün gelecektir, bir gün gerçeğe dönüşeceklerdir ve zamanla değişim artacaktır.
g. Tanrı’nın lütfu altında: Biz Tanrı’nın lütfunu aldıkça Tanrı bizi değiştirir ve lütuf için bizi “emniyette” kılar; bizi özgür kılar ve O’nun önünde doğru bir şekilde yaşamamız için bizi donatır. Günaha karşı öldüğümüz andan itibaren, eski günahlı eylemlerimize devam etmemiz düşünülemez. Tırtıl bir kez kelebek hâline geldiğinde, kelebeğin tekrar bir tırtıl gibi ağaç dallarında ve yapraklarda sürünmesi söz konusu olamaz.
i. “Tanrı kendi lütfuyla doğanızı öylesine değiştirdi ki, günah işlediğinizde karaya vuran bir balık gibi olursunuz, kendinize gelemezsiniz ve Tanrı’yla yeniden doğru bir ilişki durumuna gelmek için can atarsınız. Tanrı’yı sevdiğiniz için günah işleyemezsiniz. Günahkâr kişi günahı öküzün su içtiği gibi içebilir ama sizin için günah denizin tuzlu suyu gibi olacaktır. Dünyanın zevklerini deneyecek kadar akılsızlığa kapılabilirsiniz ama bunların hiçbiri size zevk vermeyecektir.” (Spurgeon)
B. Lütuf altındaki imanlı ve ara sıra işlenen günah sorunu.
1. (15) Yeni bir soru ortaya çıkar: (Ara sıra) günah işleyebilir miyiz çünkü artık Yasa altında değil lütuf altındayız?
Sonuç ne? Yasa’nın yönetimi altında değil de, Tanrı’nın lütfu altında olduğumuz için günah mı işleyelim? Kesinlikle hayır!
a. Yasa’nın yönetimi altında değil de, Tanrı’nın lütfu altında olduğumuz için günah mı işleyelim? Pavlus, günah işlemeyi alışkanlık hâline getirmiş bir yaşam tarzının, yaşamı lütufla değişmiş biriyle bağdaşmayacağına bizi ikna etmeyi başardı. Peki ya arada sırada işlenen günahlar ne olacak? Eğer yasa değil de lütuf altındaysak, arada sırada işlediğimiz küçük günahlar için bu kadar endişelenmeli miyiz?
b. Günah mı işleyelim: Burada yine, eski Grekçe günah sözcüğünün fiil zamanı önemlidir (aorist aktif zaman). Romalılar 6:1’de yer alan soruda tarif edilen hâliyle sürekli alışkanlık hâline gelmiş günahı değil, günahla haşır neşir olmayı ifade eder.
i. “Birinci ayetteki fiil şimdiki zaman kipindedir ve alışkanlık hâline gelmiş, sürekli bir eylemden söz eder. On beşinci ayetteki fiil ise aorist kipindedir ve tek bir eylemden söz eder.” (Wuest)
2. (16-17) Bu soruyu yanıtlayabilmek için anlamamız gereken ruhsal ilkeler.
Söz dinleyen köleler gibi kendinizi kime teslim ederseniz, sözünü dinlediğiniz kişinin köleleri olduğunuzu bilmez misiniz? Ya ölüme götüren günahın ya da doğruluğa götüren sözdinlerliğin kölelerisiniz. Ama şükürler olsun Tanrı’ya! Eskiden günahın köleleri olan sizler, adandığınız öğretinin özüne yürekten bağlandınız.
a. Kendinizi kime teslim ederseniz, sözünü dinlediğiniz kişinin köleleri olduğunuzu bilmez misiniz: Kendinizi neye itaat etmek için sunarsanız, onun kölesi olursunuz. Örneğin, kendimi sürekli olarak iştahıma teslim edersem, onun kölesi olurum. Dolayısıyla köle olup olmama konusunda bir seçim hakkım var: ya ölüme götüren günah ya da doğruluğa götüren sözdinlerlik.
i. Öyle ya da böyle birilerine hizmet edeceğiz. Hayatımızı günaha ya da sözdinlerliğe hizmet etmeden yaşama gibi bir seçenek bizim için açık değildir.
b. Eskiden günahın köleleri olan sizler: Pavlus bunu geçmiş zaman kipinde söyler çünkü günaha olan köleliğimizden kurtulduk. Ayrıca yürekten bağlanma olarak tanımladığı iman ile özgür kılındığımızı söyler. İman Tanrı sözüne dayanır ve bunu da öğretinin özü olarak tarif eder. Sonuç olarak, anlatılmak istenen açıktır: “Tanrı’ya ve O’nun sözüne iman ettiniz ve artık özgürsünüz. Şimdi her gününüzü bu özgürlüğe uygun olarak yaşayın.”
i. Daha önce Romalılar 6’da gördüğümüz gibi, yasal olarak özgür olup yine de bir tutsak gibi yaşamayı seçmemiz söz konusu olabilir Pavlus’un Hıristiyanlar için basit bir buyruğu ve teşviki vardır: ne isen o ol.
ii. Yürekten itaat etmek imanın harika bir tanımıdır. İmanın sadece zihinden değil, yürekten geldiğini gösterir. İmanın sözdinlerlikle sonuçlandığını gösterir çünkü bir şeye gerçekten inanırsak, o inanca göre hareket ederiz.
c. Adandığınız öğretinin özüne: Bu ifade güzel bir tasvirdir. Özü sözcüğü erimiş metali şekillendirmek için kullanılan bir kalıbı tanımlar. Buradaki fikir Tanrı’nın bizi şekillendirmek istediğidir – önce Kutsal Ruh’un ve Tanrı’nın sözünün işiyle bizi eritir. Daha sonra bizi Kendi gerçeğinin kalıbına döker – bu öğretinin özü bizi Tanrı’nın suretine şekillendirir.
i. Adam Clarke bu adandığınız öğretinin özü hakkında şunları söylemiştir: “Burada Hıristiyanlık, bir kalıba dökülmenin ve mükemmelliğin yansımasını almanın söz konusu olduğu bir şekillenme ya da kalıba dökülme kavramı ile temsil edilmektedir. Bu kalıbın üzerindeki şekil Tanrı’nın suretidir, doğruluk ve gerçek kutsallıktır, Müjde’ye inandıklarında ve Kutsal Ruh’u aldıklarında ruhlarına damgalanmıştır. Buradaki sözler… metalin eritilmesi fikrini ifade eder, metal sıvılaştığında kalıba dökülür, böylece kalıba batırılmış ya da kalıbın şekline girmiş görünümünü alabilir; ve bu nedenle bu ayetteki sözler kelimesi kelimesine şöyle tercüme edilebilir: kalıbına döküldünüz öğretinin özü. Sözün vaaz edilmesiyle eritildiler, sonra da Sözün saflığının mührünü alabilecek duruma geldiler.”
3. (18) O zaman neden bazen günah işlemeyelim? Ne de olsa günah artık bizim efendimiz değil ve artık ona hizmet etmiyoruz.
Günahtan özgür kılınarak doğruluğun köleleri oldunuz.
a. Günahtan özgür kılınarak: Günahtan özgür kılınmak ve doğruluğun kölesi olmak ne anlama gelir? Bu söz, günahın artık sizin patronunuz ya da efendiniz olmadığı anlamına gelir. Artık patronunuz doğruluktur, bu yüzden günaha değil, doğruluğa hizmet edin. İş değiştirdiğinizde artık eski patronunuzu memnun etmeyi düşünmeniz doğru değildir.
b. Doğruluğun köleleri: Köle olmak ne anlama gelir? Köle, bir çalışandan daha fazlasıydı. Ünlü Yunanca uzmanı Kenneth Wuest burada köle için kullanılan eski Yunanca sözcüğü şu sözlerle tanımlamıştır:
· Köle, kölelik koşullarında doğan biridir.
· Köle, iradesi bir başkasının iradesiyle yok edilen kişidir.
· Köle, sadece ölümün koparabileceği bağlarla efendisine bağlı olan kişidir.
· Köle, kendi çıkarlarını göz ardı ederek efendisine hizmet eden kişidir.
i. Günaha olan köleliğimizle ilgili olarak aşağıdakiler eskiden doğruydu:
· Günaha köle olarak doğduk.
· İrademiz tüketildi ve içimizdeki günaha tutsak oldu.
· Günaha olan esaretimiz o kadar ağırdı ki, bu esareti ancak ölüm kesebilirdi – yani İsa’yla birlikte çarmıhta ruhsal olarak ölmek kesebilirdi.
· Günaha öylesine köle olmuştuk ki, günah bizi yok ettiğinde bile kendi yararımızı göz ardı edip ona hizmet ettik.
ii. Doğruluğa olan köleliğimizle ilgili olarak şu doğrudur:
· Artık doğruluğun köleleri olarak yeniden doğduk.
· İrademiz artık Tanrı’nın iradesi içinde yok olmuştur. Bizim için önemli olan kendi isteğimiz değil, Tanrı’nın isteğidir.
· İsa’ya sadece ölümün koparabileceği bağlarla bağlıyız; ancak İsa ölüm üzerinde zafer kazandığı ve bize sonsuz yaşam verdiği için, bu bağlar asla kopmayacaktır!
· Artık kendi (bencil) çıkarlarımızı göz ardı ediyor ve İsa’ya hizmet etmeyi gönülden seçiyoruz.
c. Günahtan özgür: Bu söz, bir daha asla günah işlemememiz gerektiği anlamına geliyor. Bedenimiz yücelik içinde dirilene dek günah işlememiz kaçınılmaz olsa da, bunun nedeni Tanrı’nın günah işlememiz gereken bir sistem tasarlamış olmasından ileri gelmemektedir.
i. Bu bedende günahsız mükemmellik bir yanılsamadır. 1. Yuhanna 1:8 bunu açıkça ortaya koyar: Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz. Yine de her birimizin bir sonraki ayartmaya İsa’nın gücüyle karşı koyabileceğimizi biliyoruz – ve İsa’nın ilgilenmemizi istediği nokta da budur.
ii. “İnsanın zayıflığı nedeniyle, Hıristiyan seyrek aralıklarla kötü doğaya ve günaha boyun eğer. Ama önemli olan, Tanrı’nın onu bu şekilde yaratmış olmasıdır ve günah işlemesine gerek yoktur.” (Wuest)
iii. Bir köleye “Köle gibi davranma” demek alay etmektir – ama bunu özgür kılınmış birine söyleyebilirsiniz. İsa Mesih bize artık günahın kölesiymişiz gibi davranmamamızı söyler. Özgür kılındık; artık özgür insanlar gibi düşünmeli ve yaşamalıyız.
4. (19-23) Kendimizi köleleştirmekten nasıl kaçınabiliriz?
Doğanızın güçsüzlüğü yüzünden insan ölçülerine göre konuşuyorum. Bedeninizin üyelerini ahlâksızlığa ve kötülük yapmak üzere kötülüğe nasıl köle olarak sundunuzsa, şimdi de bu üyelerinizi kutsal olmak üzere doğruluğa köle olarak sunun.
Sizler günahın kölesiyken doğruluktan özgürdünüz. Şimdi utandığınız şeylerden o dönemde ne kazancınız oldu? Onların sonucu ölümdür. Ama şimdi günahtan özgür kılınıp Tanrı’nın kulları olduğunuza göre, kazancınız kutsallaşma ve bunun sonucu olan sonsuz yaşamdır. Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz yaşamdır.
a. Doğanızın güçsüzlüğü yüzünden insan ölçülerine göre konuşuyorum: Elçi Pavlus köleliği örnek olarak kullandığı için özür dilemiştir çünkü o dönemde kölelik çok aşağılayıcı ve yaygındı ve özellikle de Romalı okuyucularının çoğu köleydi. Yine de bunun doğru ve anlamlı bir örnek olduğunu biliyordu.
b. Bedeninizin üyelerini…sundunuzsa… şimdi de…doğruluğa…sunun: Pavlus daha önce belirttiği bir noktayı tekrarlar. Öncelikle, bedenlerinizin üyelerini… doğruluğa köle olarak sunun. Bu söz, eski patronumuzun bulunduğu iş yerine gitmememiz anlamına gelir.
i. Hiç düşünebiliyor musunuz? Yeni bir işiniz var ve yeni işinizin ilk günü öğle arasında iş yerinden ayrılıp eski işinize gidiyorsunuz ve eski patronunuza bir isteği olup olmadığını soruyorsunuz. Bu doğru değil!
c. Kötülük yapmak üzere kötülüğe: Pavlus burada insan doğasının içine işlemiş bir ilkeyi tanımlar. Kötülük yapmakdaha fazla kötülüğe yol açar. Doğruluk ise kutsallığa yol açar – ki kutsallık da daha üstün bir doğruluk anlamına gelir. Bu durum, alışkanlıklarımızın ne kadar dinamik bir güce sahip olduğunu ve bize gösterilen yönde nasıl ilerlediğimizi açıklar.
i. Arka arkaya dört ağaç düşünün: ilki bir yaşında, ikincisi beş yaşında, üçüncüsü on yaşında ve sonuncusu 15 yaşında. Hangi ağacı topraktan sökmek en zor olacaktır? Açıkçası, bir alışkanlıkta ne kadar uzun süre kök salmışsak, onu kökünden sökmek o kadar zor olacaktır – bu, hem iyilik hem de kötülük için aynı şekilde geçerli bir ilkedir.
d. Sizler günahın kölesiyken doğruluktan özgürdünüz: Pavlus’un anlatmak istediği noktada neredeyse bir espri söz konusudur. Günahın kölesiyken, pek de özgürdük; doğruluk konusunda özgürdük. Ne özgürlük ama!
e. Ne kazancınız oldu? Günah karşısında zaferle yürümek için günahın meyvesi hakkında doğru bir düşünceye sahip olmamız gerekir. “Onların sonucu ölümdür” demek, günahın sonucunda ortaya çıkan şeyin ölüm olması demektir – hiç de iç açıcı bir durum değil. Oysa doğruluğun sonucunda ortaya çıkan ürün ise sonsuz yaşamdır.
i. Denenme anında bu gerçekler asılsız gibi görünebilir – bu yüzden Tanrı’nın sözüne bel bağlamalıyız. Duygularımız günahın acı meyvesini unutabilir belki ama denendiğimizde, iman bize günahın acı meyvesini hatırlatır.
f. Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz yaşamdır: Günah için çalıştığınızda ücretiniz ölümdür. Tanrı’ya hizmet ettiğimizde ücret almayız – ama Tanrı, bir insanın aklına gelebilecek en iyi fayda paketini bize karşılıksız olarak verir.
i. Günahın ücreti: “Her günahkâr bunu uzun, acı ve ıstırap dolu bir hizmet sonucunca elde eder. Eyvah ki ne eyvah! İnsanlar cehenneme adımlarını atmak için ne acılar çekip duruyorlar! Erken demez, geç demez günah için didinip dururlar; eğer İlâhi adalet hak ettikleri ücreti hiç ödemezse, onlara karşı borçlu kalmış olmayacak mı?” (Clarke)
ii. Pavlus, Romalılar 6:15’te kendi sorduğu soruyu yanıtlarken şunu çok açık bir şekilde ortaya koymuştur: İmanlılar olarak bizim sahibimiz değişmiştir. Hıristiyan ara sıra işlenen günahlara karşı bile mücadele etmek zorundadır çünkü yeni Efendimiz için çalışmamız ve O’nun altında çalışmamız gerekir. Eski efendimiz için çalışmamız uygun değildir.
©1996–present The Enduring Word Bible Commentary by David Guzik – [email protected]