Romalılar 12 – Hıristiyan Hayatını Yaşamak
A. Hıristiyan yaşamının temeli.
J.B. Phillips’in Romalılar 12:1-2 için olağanüstü ve akılda kalıcı bir çevirisi vardır:
Tanrı’nın merhametine sonuna kadar açılmış gözlerle size yalvarıyorum kardeşlerim, bedenlerinizi Tanrı’ya, gerçeğe uygun bir tapınma eylemi olarak, O’na adanmış ve O’nun tarafından kabûl edilebilir diri bir kurban olarak sunmanızı rica ediyorum. Etrafınızdaki dünyanın sizi kendi kalıbına sıkıştırmasına izin vermeyin, asıl Tanrı’nın zihinlerinizi içeriden, yeniden şekillendirmesine izin verin, böylece Tanrı’nın sizin için Plânının iyi olduğunu, bu plânın Tanrı’nın tüm taleplerini karşıladığını ve sizi gerçek olgunluk hedefine doğru taşıdığını pratik olarak kanıtlayabileceksiniz.
1. (1) Diri kurban.
Öyleyse kardeşlerim, Tanrı’nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı’yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur.
a. Size yalvarırım: Bu ifade Pavlus’un irademize hitap ettiğini hatırlatır. Tanrı bizi, Kendisi için nasıl yaşayacağımız konusunda bir seçim yapmaya çağırmaktadır.
b. Öyleyse kardeşlerim: Mektubuna güçlü bir doktrin kısmıyla başlayıp Hıristiyan yaşamıyla ilgili öğütlerle devam etmesi Pavlus’a özgü bir modeldir. Pavlus Hıristiyanlara, Tanrı’nın onlar için yaptıklarının ışığında belli bir şekilde yaşamaları için yalvarır.
i. “Pavlus bu izlediği modeli kullandığında, aslında Hıristiyan yaşamının temel Hıristiyan doktrinlerine dayandığın söylemiş olur.” (Morris)
c. Tanrı’nın merhameti adına ifadesi, Hıristiyan yaşamını, Tanrı’nın bize sunduğu merhamet sayesinde gerçekleştirebildiğimizi (Romalılar 1-11’de çok iyi açıklanmıştır) ve kendimizi Tanrı’ya ancak O’nun merhameti içimizde işlerken sunabildiğimizi hatırlatır. Tanrı bize kendimizi O’na sunmamızı buyurmuştur ve bunu yapmamızı mümkün kılar.
i. “Putperestler merhamet elde etmek için kurban sunma düşüncesindeyken, Kutsal Kitap inancı, kurbanın temelini oluşturan şeyin ilâhi merhametin verdiği karşılık olduğunu öğretir.” (Harrison)
ii. Pavlus’un şimdiye kadar bize açıkladığı Tanrı’nın merhametinin ne olduğunu düşünelim:
· Günahın suçluluğundan ve cezasından aklanma.
· İsa’da evlatlığa kabûl edilme ve Mesih’le özdeşleşme.
· Yasaya değil, lütfa tabî kılınma.
· Kutsal Ruh’a içimize gelip yaşaması için izin vermek.
· Her türlü sıkıntıda yardım sözü.
· Tanrı’nın seçiminde yer alma güvencesi.
· Gelecekteki yüceliğe erişme umudundan emin olma.
· Tanrı’nın sevgisinden koparılmayacak olmaktan emin olma.
· Tanrı’nın süregelen sadakatine güven.
iii. Geçmiş, şimdiki ve gelecekte olmak üzere tüm bu merhamet ışığında, Pavlus bedenlerimizi diri birer kurban olarak sunmamız için bize yalvarır. “Bu İlahî merhametlerin iradelerimiz üzerinde ikna edici gücü olduğuna inanmalıyız.” (Newell)
d. Bedenlerinizi…sunun: Bu ifade diri kurban fikriyle bağlantılı olması sebebiyle, kâhinlik hizmetini akla getirir. Bedenlerimiz ruhsal açıdan Tanrı’nın sunağına getirilir.
i. Buradaki bedeni tüm varlığımız olarak görmek en iyisidir. Ruhumuz, canımız, bedenimiz ve aklımız hakkında ne söylersek söyleyelim, bunların her birinin bedenimizde yaşadığını biliriz Bedenimizi Tanrı’ya sunduğumuzda, ruhumuz da onunla birlikte gider. Bedenlerinizi sunun sözü Tanrı’nın iyi işlerinizi değil, sizi istediği anlamına gelir. Tanrı için her türlü işi yapıp da kendinizi O’na hiç vermemiş olmanız mümkündür.
ii. İmanlıların iradesine yapılan önceki çağrı (size yalvarırım), iradenin beden üzerinde efendi olması gerektiği anlamına gelir. Çağımızın düşüncesi, bedenimizin iradeye ne yapması gerektiğini söylemesi ile açıklanır ancak Kutsal Kitap irademizin bedeni Tanrı’ya diri bir kurban olarak sunması gerektiğini söyler. Beden harika bir hizmetkârdır ama korkunç bir efendidir. Bedeni Tanrı’nın sunağında diri bir kurban olarak tutmak onun olması gereken yerde kalmasını sağlar.
iii. Eski çağda yaşamış bir Yunan için bedenini Tanrı’ya sunmak asla aklına gelebileceği bir şey değildi. Bedenin ruhsal olmadığını ve Tanrı’nın bedeni önemsemediğini düşünürlerdi. Pavlus burada Tanrı’nın bedenlerimizle ilgilendiğini anlatır. 1 Korintliler 6:20 Tanrı’nın bedenlerimizi bir bedel karşılığında satın aldığını hatırlatır.
e. Diri birer kurban: Birinci yüzyılda yaşayan insanlar, ister Yahudi ister putperest olsun, kurbanın ne demek olduğunu ilk elden, kendi deneyimlerinden biliyorlardı. Kendilerini diri birer kurban olarak sunmaları için yalvarmak çarpıcı bir resimdi.
· Bu kurban diridir çünkü sunağa canlı canlı getirilir.
· Bu kurban diridir çünkü sunakta canlı olarak kalır; ve oradan ayrılmadan devam eder.
f. Kutsal, Tanrı’yı hoşnut eden: Bedenimizi sunduğumuzda, Tanrı bu sununun kutsal ve Tanrı’yı hoşnut eden bir kurban olmasını ister. Yeni Antlaşma altında Tanrı’ya sunulan kurban standardı, Eski Antlaşma altındaki standartlardan daha düşük değildir.
i. Eski Antlaşma’da her kurbanın kutsal ve Tanrı’yı hoşnut eden bir kurban olması gerekiyordu.
· Kusursuz ve erkek olmalı (Levililer 1:10).
· Bir hayvanın özürü varsa, topal ya da körse, herhangi bir ciddi sakatlığı varsa, onu Tanrınız RABB’e kurban etmeyin (Yasa’nın Tekrarı 15:21).
ii. RABB’e hoş bir koku sunma fikri neredeyse her zaman ateşle sunulan bir sunu fikriyle bağlantılıdır. Bu diri kurban konusunda bir “yanma” unsuru vardır. Bu da ayrıca Pavlus’un aklında yakmalık sunu olduğunu gösterir ve böyle bir kurbanın tamamı Rabb’e verilir. Bazı sunularda, kurbanı sunan kişinin ve kâhinin, sununun bir kısmını alması söz konusu olabilirdi ama yakmalık sunuda bu asla söz konusu değildir.
iii. Sunağa getirdiğimiz kutsallık, aslında kutsallık için bir karardır ve yaşamımızda kutsallığın çalışmasına boyun eğmektir. Bedenlerimizi diri bir kurban olarak sunduğumuzda, Tanrı kirleri yakıp yok ederek yaşamımızı kutsal kılar.
g. Ruhsal tapınmanız: Burada kullanılan sözcüğünün eski Yunanca karşılığı olan (logikos) aynı zamanda “sözünü” olarak da tercüme edilebilir (1. Petrus 2:2’de olduğu gibi). Ruhsal tapınma Tanrı’nın sözüne uygun bir tapınma yaşamıdır.
i. Bir hayvanın kurban edilmesi Ruhsal bir tapınmaydı ama sadece kurbanı getiren kişi için bir tapınmaydı – kurbanın kendisi için değil. Yeni Antlaşma altında Tanrı’nın çok daha büyük merhametlerine sahibiz, bu nedenle çok daha büyük bir kurban sunmak Ruhsal tapınma olacaktır.
2. (2) Dünyaya uymaya direnmek ve İsa Mesih’teki dönüşümü kucaklamak.
Bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin.
a. Bu çağın gidişine uymayın: Bu bilgi, “dünya sisteminin” – yani Tanrı’ya isyan eden popüler kültürün ve düşünce tarzının – bizi kendi tanrısız modeline uydurmaya çalışacağı ve bizim bu sürece direnmemiz gerektiği konusunda bizi uyarır.
b. Bunun yerine…düşüncenizin yenilenmesiyle değişin: Bu ifade ile söz edilen şey bu çağın gidişine uymanın tam tersidir. Dünyaya uymak ile düşüncemizin yenilenmesiyle değişmek arasındaki mücadelenin savaş meydanı, imanlının aklıdır. Hıristiyanlar farklı düşünmelidirler.
i. “Bu dünyaya uymak istemiyorum. Değişip dönüşmek istiyorum. Bunu nasıl yapacağım?” Düşüncemin yenilenmesiyle değişerek. Birçok Hıristiyan’ın sorunu, yaşamlarını duygulara göre yaşamaları ya da sadece bir şeyler yapmakla ilgilenmeleridir.
ii. Hislere dayalı yaşam şöyle der: “Bugün nasıl hissediyorum? İşim hakkında ne hissediyorum? Eşim hakkında ne hissediyorum? Tapınacak gibi hissediyor muyum? Konuşan vaiz hakkında ne hissediyorum?” İşte hislere dayalı bu yaşam Tanrı’nın dönüştürücü gücünü asla bilemeyecektir, çünkü düşüncenin yenilenmesini göz ardı eder.
iii. Bir şeyler yapmaya dayalı yaşam şöyle der: “Bana teoloji anlatıp durmayın. Bana sadece ne yapmam gerektiğini söyleyin. Bunun dört adımı ne, şunun yedi ilkesi ne, onu anlatın.” Bir şeyler yapmaya dayalı bu yaşam Tanrı’nın dönüştürücü gücünü asla bilemeyecektir çünkü düşüncenin yenilenmesini göz ardı eder.
iv. Tanrı ne hislere ne de bizim bir şeyler yapmamıza asla karşı değildir. Tanrı güçlü ve tutkulu duyguların Tanrısıdır ve bizim eyleme geçmemizi emreder. Yine de duygular ve eylem, Hıristiyan yaşamı için tamamen yetersiz temellerdir. İlk sormamız gereken soru “Nasıl hissediyorum?” ya da “Ne yapsam?” olamaz. Aksine, ilk sormamız gereken soru, “Burada doğru olan nedir? Tanrı’nın sözü ne diyor?” olmalıdır.
c. Değişin: Bu sözcük eski Yunanca’da metamorfo sözcüğüdür – bir başkalaşım anlamına gelir. Aynı sözcük İsa’nın dağda görünümünün değişmesini anlatmak için de kullanılır (Markos 9:2-3). Bu son derece görkemli bir dönüşümdür!
i. Pavlus’un bu değişim sözcüğü kullandığı diğer tek yer 2. Korintliler 3:18’dir: Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rabb’in yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. Pavlus’a göre, zihinlerimizin bu dönüşümü ve yenilenmesi, Tanrı’nın yüzünü seyrederken, O’nun yüceliğinin içinde kalıp zamanımızı orada geçirirken gerçekleşir.
d. Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için: Biz içimizde değişime uğradıkça, bunun kanıtıdışarıdan açıkça görülecektir ve insanlar Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu bizim yaşamımız aracılığıyla ayırt edip anlayacaklardır.
i. Pavlus bu noktada Tanrı’nın isteğini nasıl yerine getireceğimizi açıklar:
· Tanrı’nın size olan zengin merhametini aklınızda tutun – geçmiş, şimdi ve gelecek (Tanrı’nın merhametiyle).
· Akıllı bir tapınma eylemi olarak, tüm benliğinizi O’na teslim etmeye karar verin (bedenlerinizi diri bir kurban olarak sunun).
· Bu dünyanın düşünce ve eylemlerine uymaya direnin (uymayın).
· Tanrı’nın sözüne ve O’nunla paydaşlığa odaklanarak (zihninizin yenilenmesiyle dönüşün).
ii. O zaman yaşamınız Tanrı’nın isteğine uygun olacaktır. Yaşamınız Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu kanıtlayacaktır.
iii. Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu bilebilirsiniz ancak Kutsal Ruh’un dönüştürücü işi olmaksızın bunu yaşamınızda sergilemeniz mümkün değildir.
B. Tanrı’nın verdiği ruhsal armağanları yaşamak.
1. (3) Alçakgönüllülük içinde yaşamak için bir uyarı.
Tanrı’nın bana bağışladığı lütufla hepinize söylüyorum: Kimse kendisine gereğinden çok değer vermesin. Herkes Tanrı’nın kendisine verdiği iman ölçüsüne göre düşüncelerinde sağduyulu olsun.
a. Hepinize: Pavlus birazdan Mesih’in bedeninde ruhsal armağanları nasıl kullanmamız gerektiğinden söz edecektir ancak kendilerini ruhsal açıdan yetenekli gören kişiler sık sık aşırı gururlandıklarından dolayı bu noktada alçakgönüllülük konusu hakkında bir uyarıda bulunmak yerinde olacaktır.
i. Ruhsal açıdan armağanlı olmanın ruhsal olgunluk anlamına gelmediğini unutmamalıyız. Bir kişinin güçlü ruhsal armağanlara sahip olması, onun ruhsal açıdan olgun olduğu ya da örnek alınması gereken bir kişi olduğu anlamına gelmez.
b. Kimse kendisine gereğinden çok değer vermesin: Pavlus imanlıya, aşağılanma ya da alçaltılmadan zevk alan bir tutum takınmasını söylemez. Aksine, kendimizle ilgili gerçeği görmemiz ve bunun ışığında yaşamamız gerektiğini söyler. Kendimizi olduğumuz gibi görürsek, gurura kapılmamız mümkün değildir.
c. Tanrı’nın kendisine verdiği iman ölçüsüne göre: Bu söz, bizi kurtuluşa eriştiren imanımızı bile Tanrı’nın bir armağanı olarak görmemiz gerektiğini ve gururlanmak veya kendimizi üstün görmek için hiçbir dayanağımız olmadığı anlamına gelir.
2. (4-5) Mesih’in bedenindeki birlik ve çeşitlilik.
Bir bedende ayrı ayrı işlevleri olan çok sayıda üyemiz olduğu gibi, çok sayıda olan bizler de Mesih’te tek bir bedeniz ve birbirimizin üyeleriyiz.
a. Bir bedende…çok sayıda üye: Kilise birleşik bir bütündür (tek bir beden), ancak bizler bu tek beden içinde farklıyız (birbirimizin üyeleriyiz). Mesih’in bedeninde birlik vardır ama tekdüzelik yoktur.
b. Birbirimizin üyeleriyiz: Her iki yönü de ihmal ettiğimizde hata yaparız; birlik asla bireysellik pahasına desteklenmemelidir ve bireysellik asla kilisenin Mesih’teki temel birliğini azaltmamalıdır; İsa bizim ortak temelimizdir, biz Mesih’te tek bir bedeniz.
3. (6-8) Tanrı’nın kilisenin bireysel üyelerine verdiği armağanları kullanma (ve nasıl kullanacakları) konusunda bir öğüt.
Tanrı’nın bize bağışladığı lütfa göre, ayrı ayrı ruhsal armağanlarımız vardır. Birinin armağanı peygamberlikse, imanı oranında peygamberlik etsin. Hizmetse, hizmet etsin. Öğretmekse, öğretsin. Öğüt veren, öğütte bulunsun. Bağışta bulunan, bunu cömertçe yapsın. Yöneten, gayretle yönetsin. Merhamet eden, bunu güler yüzle yapsın.
a. Ruhsal armağanlarımız vardır: Armağanların farklılığı ve dağıtılması tamamen Tanrı’nın bize bağışladığı lütuftan kaynaklanır. Ruhsal armağanlar erdemler temelinde değil, Tanrı onları öyle vermeyi seçtiği için verilir.
i. Bu fikir eski Yunanca’da “ruhsal armağanlar” anlamına gelen “karizmata” sözcüğüyle ilişkilidir. Bu ifadenin Pavlus tarafından türetildiği, ruhsal armağanların verilmesinin tamamen lütuf olduğunu vurgulamak için böyle yaptığı açıktır.
ii. Ruhsal armağanlar Kutsal Ruh’un takdirine bağlı olarak verilir. 1. Korintliler 12:11 şöyle der: “Bunların tümünü etkin kılan tek ve aynı Ruh’tur. Ruh bunları herkese dilediği gibi, ayrı ayrı dağıtır.”
iii. Bu bilginin farkında olmak, ruhsal armağanları kullanırken gururlanmanın önünde aşılamaz bir engel oluşturmalıdır. Ancak insan yüreği günah içerisindedir ve ruhsal armağanlar konusunda gururlanmanın bir yolunu bulup Tanrı’nın kendilerine verdiği armağanlar için insanların onları yüceltmesinde ısrar eder.
b. Birinin armağanı peygamberlikse: Peygamberlik…imanımız oranında uygulanmalıdır. Tanrı, bir bireye ya da kilise topluluğuna söylememiz için bize imanımızı zorlayacak bir şey verebilir. Eğer imanla peygamberlik edemiyorsak ve Tanrı’nın bizimle gerçekten konuştuğuna güvenemiyorsak, bunu hiç yapmamalıyız.
i. Kutsal Kitap’ın anlayışına göre peygamberliğin, bir kehanet bildirisinde bulunma anlamında “geleceği önceden haber verme” olmadığı bize hatırlatılır. Daha doğru bir ifadeyle belirtecek olursak, peygamberlik Tanrı’nın yüreğinde ve zihninde ne varsa bunların “gerçekleşeceğini bildirmektir”; bu da gelecekte olacakları bildirme yönü içerebilir veya içermeyebilir.
ii. Bu sözler bizi, ağzından bir çırpıda, “Rab şöyle diyor” demekte hiç sakınca görmeyen küstah ve kişinin kendi “doğal düşünce akışı” şeklindeki peygamberliklere karşı uyarmaktadır.
iii. imanı oranında: Eski Grekçe metinde aslında buradaki iman sözcüğünden önce bir “belirlilik edatı” vardır. Pavlus peygamberliğin uygulamasının imanın temeline göre olması, yani imanlılarca kabûl edilen doktrinin bütünüyle uyum içerisinde olması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor olabilir.
iv. Bazıları imanoranı ifadesini, peygamberliği işitenlerin imanının oranı olarak değerlendirir; bunun da doğruluk payı vardır.
c. Hizmetse: Görünürde bu, pratik bakımdan hizmet etmenin daha geniş bir resmini ifade eder. Pavlus bunu da Kutsal Ruh’un önemli bir hizmeti olarak görür.
d. Öğretmekse: Burada bilgiyle eğitme söz konusudur, öğüt ise insanları kendilerine öğretilenleri uygulama konusunda teşvik eder; bunların her ikisi de sağlıklı bir Hıristiyan yaşamı için gereklidir.
i. Bilgi üstüne bilgiyle beslenen ama hiç teşvik görmeyen imanlılar, sadece alan ama Hıristiyan yaşamını hiç yaşamayan “semiz birer koyun” hâline gelirler. Teşvik üstüne teşvik gören ama öğretişle beslenmeyen imanlılar heyecanlı ve aktif olurlar ama yaptıkları işlerin derinliği yoktur ya da yaptıkları işleri bilgisizlikle yaparlar, sonra da çabucak tükenirler ya da yanlış işlerle uğraşıp dururlar.
e. Bağışta bulunan: Bu ifade, Tanrı’nın kendi bedeni için kaynak sağladığı bir kanal olan kişiyi ifade eder. Bu armağan, cömertçe kullanılması gereken önemli bir ruhsal armağandır. Veren olmaya çağrılan ve bu konuda armağan alan biri, cömertçe vermeyi bıraktığında, genellikle kaynaklarının kuruduğunu görür – Tanrı’nın onları ne amaçla kutsadığını unutmuşlardır.
f. Yöneten: Bu kişi gayret göstermelidir. Önderlerin cesaretlerinin kırılması ve pes etmek istemeleri doğaldır ama önderlikleriyle Tanrı’yı hoşnut etmek istiyorlarsa sebat etmelidirler.
g. Merhamet eden: Bu armağan güler yüzlü olmayı gerektirir. Merhamet göstermek zor olabilir ama merhamet gösterirken güler yüzlü olmak bundan daha da zordur. Bu bize merhamet gösterme armağanının Ruh’un doğaüstü bir armağanı olduğunu hatırlatır.
C. İnsanlar arasında bir Hıristiyan gibi yaşama hakkında bir dizi kısa eğitici söz.
Bu kısım bir şeyi net olarak göstermektedir: Pavlus İsa’nın öğretişini, özellikle de Dağdaki Vaaz’ı biliyordu.
1. (9-13) Hıristiyan ailesindeki kişilerle ilişkiler.
Sevginiz ikiyüzlü olmasın. Kötülükten tiksinin, iyiliğe bağlanın. Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı göstermekte yarışın. Gayretiniz eksilmesin. Ruhta ateşli olun. Rabb’e kulluk edin. Umudunuzla sevinin. Sıkıntıya dayanın. Kendinizi duaya verin. İhtiyaç içinde olan kutsallara yardım edin. Konuksever olmayı amaç edinin.
a. Sevginiz ikiyüzlü olmasın: Elbette ikiyüzlülük içeren sevgi gerçek sevgi değildir; ancak Hıristiyan toplumunda “sevgiyle” maskelenen şeylerin çoğunda ikiyüzlülük vardır ve buna karşı mücadele etmeliyiz.
b. Kötülükten tiksinin, iyiliğe bağlanın: Bazı açılardan, kötülükten tiksinmek ya da iyiliğe bağlanmak – bunlardan birini yapmak, ikisini birden yapmaktan daha kolaydır. Tanrısal kişi her ikisini de nasıl uygulayacağını bilir.
c. Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun: Bu bir buyruktur, Hıristiyanların birbirlerine soğuk ve mesafeli bir tutum içinde olmamaları gerektiğine söyler. Birbirinize saygı göstermekte yarışın ifadesi, imanlıların sevgilerini göstermelerinin içten bir sevgi paylaşımı olduğunu anlatır.
i. Her şeyde olduğu gibi bunda da Hıristiyanlar arasında temel iyi huylu davranışlara bir çağrı olduğunu görmeliyiz.
d. Gayretiniz eksilmesin. Ruhta ateşli olun. Rabb’e kulluk edin: Eğer candan ilişkilere ve iyi huylu davranışlara çağrıldıysak, aynı zamanda sıkı çalışmaya da çağrıldığımızı biliyoruz. Kilise tembelliğe uygun bir yer değildir.
i. Ruhta ateşli olun, “ruh konusunda ise kaynar bir sıcaklıkta olun” şeklinde de tercüme edilebilir.
e. Umudunuzla sevinin: Umuda çağrı genellikle İsa’daki nihai ödülümüzü almamızı akla getirir. Pavlus, Tanrı’ya sonuçlarla sevinerek değil, umudumuzla sevinerek kulluk ettiğimizi söyler. Bu da bize, tüm bunları cenneti düşünerek yapmamız gerektiğinin emredildiğini gösterir. Burada açıklanan umut, dayanıklılık ve kendini duaya veren karakter buyruğunu işte bu şekilde yerine getiririz.
f. Sıkıntıya dayanın: Zor zamanlar umudumuzu ya da dayanma gücümüzü yitirmemize veya kendimizi duaya vermemize mazeret oluşturmaz. Sıkıntılar Mesih’in bedeninde sevgi eksikliğini ya da O’nun işini yapma konusunda isteksiz olmayı bir gerekçe olarak kabûl etmez.
i. Leon Morris bu iki önemli sözcüğü açıklar. Dayanma “olaylara pasif bir şekilde katlanmayı değil, aktif, kararlı bir tahammülü ifade eder.” Sıkıntı “küçük bir iğne batmasını değil, derin ve ciddi bir sıkıntıyı ifade eder.”
g. İhtiyaç içinde olan kutsallara yardım edin. Konuksever olmayı amaç edinin: İnsanlara duyduğumuz ilgi ve onları önemsememiz, onlar için yaptığımız pratik eylemlerle kendini belli eder; ya onlara gideceğiz (ihtiyaç içinde olan kutsallara yardım edin) ya da onları davet edeceğiz (konuksever olmayı amaç edinin).
i. Eski Yunanca’da konuksever sözcüğü, tam manasıyla “yabancılara duyulan sevgi” olarak çevrilir. Buna ek olarak, “amaç edinmek” güçlü bir sözcüktür, bazen “zulmetmek” olarak da çevrilir (Romalılar 12:14’te olduğu gibi). Buradaki fikir, tanımadığınız insanların peşini konukseverlikle “bırakmamaktır.” Böylece buradaki sadece duygulara dayalı bir sevgi değil, eylemlere dayalı bir sevgidir.
2. (14) Hıristiyan ailesinin dışındaki kişilerle ilişkiler.
Size zulmedenler için iyilik dileyin. İyilik dileyin, lanet etmeyin.
a. Size zulmedenler için iyilik dileyin: Hiç kimseye, hatta bize zulmedenlere karşı bile nefret dolu bir tutum içinde olmamalıyız.
b. Lanet etmeyin: İsa, Matta 5:46’da aynı buradaki gibi bir yüreği dile getirmişti: Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu? İsa’nın içimizdeki sevgisinin üstün büyüklüğü, düşmanlarımıza kadar uzanabilmesiyle gösterilir.
c. Size zulmedenler için: Elbette tüm zulüm kilisenin dışından gelmez. İsa bize, evet, öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes Tanrı’ya hizmet ettiğini sanacak demişti (Yuhanna 16:2).
3. (15-21) Kilise içindeki ve dışındaki insanlarla nasıl iyi geçinilir?
Sevinenlerle sevinin, ağlayanlarla ağlayın. Birbirinizle aynı düşüncede olun. Böbürlenmeyin; tersine, hor görülenlerle arkadaşlık edin. Bilgiçlik taslamayın.
Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin. Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın. Sevgili kardeşler, kimseden öç almayın; bunu Tanrı’nın gazabına bırakın. Çünkü şöyle yazılmıştır: “Rab diyor ki, ‘Öç benimdir, ben karşılık vereceğim.’” Ama,
“Düşmanın acıkmışsa doyur,
Susamışsa su ver.
Bunu yapmakla onu utanca boğarsın.”
Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.
a. Sevinenlerle sevinin, ağlayanlarla ağlayın: Birbirimizle aynı düşüncede olma buyruğunu bu şekilde yerine getirebiliriz. Başkalarının sizin duygularınızı dikkate almasını beklemek yerine, onların duygularını dikkate almak basit bir buyruktur.
b. Hor görülenlerle arkadaşlık edin: Pavlus bizi alçakgönüllü bir zihin yapısına sahip olmamız konusunda uyarır. Böbürlenmeyi reddederek ve hor görülenlerle arkadaşlık kurarak, İsa’yı taklit etmiş oluruz. Bilgiçlik taslamayın ifadesi İsa gibi olmak için daha ne kadar çok yol kat etmemiz gerektiğini bize hatırlatır.
c. Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin buyruğu, İsa’nın Matta 5:38-45’teki buyruğunu hatırlatır. Düşmanlarımızı sevmeli ve bize kötü davrananlara iyi davranmalıyız.
d. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin ifadesi, iyi olanı övme fikrini hayata geçirmenin bir yoludur. İnsanlar davranışlarımıza bakarak neyin iyi neyin kötü olduğunu görebilmelidir.
e. Herkesle barış içinde yaşamak, dünyayla zıtlık içinde olmamıza rağmen, dünyayla rekabet içerisinde olmadığımızı hatırlatır. Mümkünse tüm insanlarla barış içinde olacağız.
i. “Mümkünse sözü bunun her zaman mümkün olmayabileceğine işaret eder.” (Murray)
f. Kimseden öç almayın: Tanrı’ya güvenen kişi kimseden öç almaya gerek görmeyecektir. İntikam konusunu Tanrı’ya teslim edecek ve gazabı Tanrı’ya bırakacaktır – kişi kendi gazabına hiç yer vermeyecek, Tanrı’nın gazabına açık bir yer verecektir.
g. Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen: Bu zihniyetle düşmanlarımıza iyilik yapar, onlara yardım etmenin en pratik yollarını ararız. Kötülüğe yenilmenin değil, kötülüğü iyilikle yenmenin yolu budur.
i. Onu utanca boğmakdüşmanımızın gözünde iyi bir şey midir yoksa kötü bir şey mi? Büyük olasılıkla iyiliğimizin düşmanımız üzerinde bıraktığı “boğucu bir ikna” durumu olması anlamına gelir. Ya da bazıları buradaki ifadeyle, bir komşunun ateş yakmasına yardım etmek için bir parça yanan kor ödünç verme uygulamasına atıf olduğunu düşünür – bu, çok takdir edilen bir nezaket eylemidir.
ii. Böylece düşmanımızı dostumuz hâline getirerek düşmanlığı yok edebileceğimizi görüyoruz.
©1996–present The Enduring Word Bible Commentary by David Guzik – [email protected]